29 Ocak 2014 Çarşamba

ibne General De Gaulle

“General De Gaulle’ün onuruna okulun iki dar kanatlı dökme demirden tören kapısı ilk kez açılmıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in refakatinde ve üstü açık bir resmi arabayla okulumuzu teşrif ettiler Sayın Cumhurbaşkanı. Uzun ve loş koridorlar boyunca konferans salonuna doğru ilerlerken ben de yanındaydım. De Gaulle birden durdu. Çevresindekiler de onunla birlikte durdular. Uzun boyuyla eğilip bir sınıfın penceresinden içeri baktı. Biz de baktık. Karatahtada, “İbne De Gaulle” yazılıydı. Fırlamanın biri nasıl cesaret edip de bu haltı yiyebilmişti, doğrusu şaşakaldık. Sonra da dehşete düştük tabii. General çevirmenine bu Türkçe sözcüğün anlamını sordu. Çevirmeni kem küm edip sonunda “ibne”nin “yaşasın” anlamına geldiğini söyleyerek işin içinden çıktığını sandı. Sandı diyorum, çünkü yer yer alkışlarla kesilen nutkundan sonra, âdeti üzerine (General De Gaulle konuşmalarını mutlaka ziyaret ettiği yabancı ülkenin dilinden birkaç sözle bitirirdi) “İbne Galatasaray” diyerek noktaladı nutkunu. Ve salonda herkesin nutku işte o anda tutuldu...”

16 Ocak 2014 Perşembe

Allah Cezani vermis


Yolda otosuyla süratle giden Temel'i trafik polisi durdurur ve ceza yazmak için makbuzunu çıkarır.
Ne var ki, Temel'in yanında oturan karısı vıdı vıdı konuşmakta ve ağzı hiç durmamaktadır. Trafik polisi ceza yazmaktan vazgeçerek kalemi cebine koyar. Bunu gören Temel, polise sorar:
  “Ceza yazmayi misun?”
 Polis cevap verir:
 “Allah senin cezanı zaten vermis, bir de ben mi yazayım?”