31 Mayıs 2015 Pazar

Benim kocam

Bir Gün uçakta ingiliz, Alman ve Temel bulunuyormuş. Bu üç kişi o kadar açmış ki yere indiklerinde ne bulursa onu yiyeceklermiş.
Ingiliz atlamış ,sabun fabrikasından sabunları 
Alman atlamış, yağ fabrikasından yağları 
Temel de atlamış kurşun fabrikasından kurşunları yemiş.
Karıları derede çamaşır yıkarken sohbet ediyorlarmış.
ingiliz kocasını öğermişçesine 
-Benim kocam bi ossiri sabun yapi, sabun fabrikası açtık demiş.
Almanın karısı benim 
-Kocam bi ossiri yağ yapir ,Yağ fabrikasi açtık demiş.
Temelin karısıda 
-Hey hey karılar benim kocam bi ossiri taaaaaaaa dağdaki domuzi vuri demiş

22 Mayıs 2015 Cuma

Tabut


Hoca’ya sormuşlar: 
 —Cenaze götürürken tabutun önünden mi yürümeli, ardından mı, 
sağından mı gitmek daha sevap, solundan mı? 
 Cevap vermiş: 
 —İçinde gitmeyin de neresinde giderseniz gidin

Basbasa yemek


Hoca, bir gün karısiyle sofra başına oturmuş. 
Karısına demiş ki: 
-Hanım, başını aç. 
 O vakitler, yemekte, kadınlar başlarını örterlerdi. 
Kadın, zamana göre edebe aykırı olan bu teklifi tuhaf bulmuş. 
-Neden efendi, demiş. Hoca, 
-Hanım demiş, dinle beni, at şu başörtüsünü, aç başını. 
 Karısı,
- iyi ama efendi demiş, neden açayım söyle de düşünürüz, 
açarım, açmam; fakat sebebi ne? 
 Hoca, 
-Hanım demiş, şimdi sen başını açarsın melekler kaçar, ben 
Besmele çekerim şeytanlar kaçar, şu yemeği biz bize yeriz, zaten ben o kadar  kalabalıktan da hoşlanmam.

BANA SORSANA!..




Nasrettin Hoca’nın karısı ölmüş. Cenaze namazında, adet olduğu üzere  imam cemaate sormuş: 
 —Merhumeyi nasıl bilirsiniz? 
 Cemaat cevap vermiş: 
 —İyi biliriz!.. 
 Sağlığında karısından çok çeken Hoca, dayanamamış 
gitmiş imamın yanına: 
 —Yahu imam efendi! Kırk yıllık karımı bunlar nereden bilecek? Bana sorsana… demiş.

HANGİMİZİ KURTARIRDIN?



 Müslümanlıkta dörde kadar kadın almak var ya… 
Hoca merhum da  haline bakmadan ikinci kadını almış.
 Birincisi içi geçmiş, çirkin bir kadın… 
İkincisi fıkırdak, güzel… 
Kadın milleti bu, rahat durur mu? Aralarında rekabet 
başlamış. Yok seni seviyor, yok beni seviyor filan… 
En sonunda Hoca’ya  sormaya karar vermişler: 

—Efendi! Akşehir Gölü’nde kayıkla gezerken, fırtına çıkıp kayık 
devrilse, hangimizi kurtarırdın? 
 Hoca biraz düşünmüş. Zor bir soru…
Sakal bıyık meselesi. Sonunda ilk  karısına dönmüş: 
 —Yahu! Hatırladığım kadarıyla, sen biraz yüzme biliyordun, değil mi? demiş… 

VERSEM KALIR MIYDI?



Hoca’ya bir gün bir dostu gelmiş: 
—Sende kırk yıllık keskin sirke var mı? 
—Var, demiş. 
—Biraz versene! İlaç yapacağım. 
—Veremem. 
—Neden? 
—E, her isteyene verse idim, kırk yıl kalır mıydı?demiş…

bulmaca meraklısı


Gelen hastaya bakan doktor şaşırır:
“Doğrusu gözlerinizdeki bozukluğu bir türlü anlayamadım. Tam otuz yıllık göz hekimi olduğum halde, böyle bir olayla ilk kez karşılaşıyorum. İnanılmaz bir şey! Gözlerinizin biri soldan sağa bakıyor, öteki ise yukarıdan aşağı… Nasıl oluyor bu?”
Adam, sakin bir tavırla cevap verir:
“Şeyy, doktor, size söylemeyi unuttum. Ben biraz bulmaca meraklısıyım da…”

ilkyardim

Suya düşen nasıl kurtarılır?
Temel üniversite öğrencisidir.
Profesör, denizde boğulma tehlikesi geçirenlerin nasıl kurtarılacağını uzun uzun anlatır.
 Ve bu ders boyunca sürer.
Hoca, sonra da, öğrencilerin anlayıp anlamadığını kontrol etmek ister. 
Gözüne Temel ilişir, ona 
“Anlat bakalım, denize düşen adam nasıl kurtarılır?” diye sorar.
Temel 
“Kolaymış valla hocam” der ve profesörün dersini şöyle özetler:
“Önce adam sudan çıkarılır, sonra da su adamdan çıkarılır!”

Şarapçı hikâyeleri!

Vaktiyle üç şarapçı oturmuş konuşuyorlarmış.
Biri gururla göğsünü şişirerek:
-“Benim şarabımın üstüne şarap yoktur” demiş “Bir bardak içtin mi tamam, zom olur, kütük gibi yıkılırsın yere.“
İkincisi, ilkinden aşağı kalır mı? O da:
-“Benim şarabı içmeye bile gerek kalmaz” demiş “Şişesini azıcık şöyle koklar, 24 saat ayılamazsın.”
Üçüncü şarapçı pek konuşmak istemiyormuş. Ona:
-“Sen niye anlatmıyorsun şarabının nasıl olduğunu?” demişler. Adam önce:
-“Ne anlatacağım canım” diye nazlanmış ama sonra anlatmaya başlamış:
-“Geçenlerde bizim fıçılardan biri taşınırken mahzende bir damla düştü yere… Onu da oradan geçen fare yalayınca hemen ayağa kalkıp, göğsünü yumruklayarak nara atmaya başladı:
“Nerede lan o kedi denilen alçak? Getirin o şerefsizi, paramparça edeyim!”

Züğürtlüğün sefası!


Eski devrin ünlü haydutları Kırk Haramiler, bir kervanın yolunu keserler.
Kervanda bir de Bektaşi vardır. Haramiler, Bektaşi’nin 
parasız pulsuz biri olduğunu bildikleri için
.- “Sen bir kenara çekil” 
der ve diğer yolcuları tepeden tırnağa soyarlar!
Bektaşi de bir ağacın altına uzanıp Haramileri seyrederken, 
bir yandan da çubuğunu tüttürür…
Haramiler soygunu bitirip gittikten sonra diğer yolcular
- “Yahu ayıp değil mi?” derler, 
-“Sende hiç vicdan yok mu? Herifler paralarımızı alıp bizi soyarken sen çubuğunu tüttürüp durdun!”
Bektaşi
. “Hadi oradan lan keratalar’’ der “Ben açken bir lokma ekmek mi verdiniz? 
Bana ne sizin paralarınızdan! Kırk yılda bir züğürtlüğümün sefasını sürüyorum!”

Davadan vazgeciyorum

Adamın biri Demirel’e karşıymış, sevmezmiş. Bir gün televizyonda Demirel’i görünce, 
- ‘Konuş konuş, bir gün gelecek kazık bir yerine girecek’ demiş…

DEMİREL başbakan, hemen başbakan’a hakaretten dava açılır. Dava sürerken ’12 Eylül’ gelir, Demirel başbakanlıktan indirilir, sürgüne gönderilir… Aradan bir zaman geçer, mahkemeden tebligat gelir, 
 ‘Hakaret davası karar aşamasındadır.’
DEMİREL hemen avukatlarını arar:
-‘Davadan vazgeçiyorum!’
-‘Aman efendim…’
-‘Adam benim için ne demişti?’
.‘Gün gelecek, bir yerine kazık girecek demişti!’
DEMİREL kahkahayı patlatır:
-‘Adamın dediği çıkmadı mı?’

19 Mayıs 2015 Salı

MALATYA KAHRAMANININ HİKAYESİ



Çok anlatılan çok bilindik bir tarihi fıkradır, meşhur Malatya Kahramanı.
Eskiden kervanlar eşkiyadan korunmak için yanlarına koruyucu güvenlikçi babayiğit insanları kervanı korumak için parayla tutarlardı.
Ünlü bir Malatya Kahramanı varmış onu tutmuşlar.
Sonra yolda kervanı eşkıya basmış.
Basmış ama bizim Malatya Kahramanı yerinden kımıldamıyor oralı değil.
Eşkıya bütün erzağı altınları almış, bizim Malatyalı oralı değil.
Eşkıya sonunda kadınların kızların ırzına geçmeye başlamış…
Bizim Malatyalı yine oralı değil.
Kervandakiler ağlaya sızlaya Malatya Kahramanına yalvarmışlar, yahu ırzımız namusumuz elden gidiyor, kalksana eşkiyaya karşı bir karşı dursana, Malatya Kahramanı hala oralı değil ve bu feci işler olurken Malatya Kahramanı çubuğunu takıp sigarasını tüttürmeye başlamış.
Derken eşkıya Malatya Kahramanının yanına gelmiş.
Kim bu adam, demişler, kervancılar ezile büzüle, bunu sizden bizi korusun diye tutmuştuk, dediler.
Eşkıya gülmüş ve Malatya Kahramanıyla dalgasını geçmek için Malatya Kahramanının şapkasını alıp eğlenmişler, Malatya Kahramanında ses yok.
Eşkıya bu sefer Malatya Kahramanını aşağılayarak tekmelemiş, Malatya Kahramanından yine ses yok.
Eşkıya bu sefer Malatya Kahramanının sigarasına şöyle bir fiske atmış…
Sigarasına dokunulunca.
Yer yerinden oynar. Malatya Kahramanı doğrulur ve bütün eşkiyayı tekme tokat döverek temizler.

14 Mayıs 2015 Perşembe

Erkekmidur?


Temel ile Fadime evlenmisler,Fadime hamile kalmis.Temel bu ise cok sevinmis, köyde naralar atmaya baslamis
-Oglum olacak oglum olacak diyormus,
evdede fadimeyi SIKISTIRIYORMUS 
-Oglan doguracaksin diye.

Doguma bir ay kala Temele yurt disindan is teklifi gelmis acilen gitmesi gerekiyormus.Giderken 
-oglani dogurunca acele mektup yaz meraktan catlarim, demis veda edip gitmis.
Bir ay sonra fadime dogum yapmis Bakmis ki bir "kiz" cocugu,
-Eyvah yandim ben simdi Temele nasil söylerim ben kiz dogurdugumu,
diyerek baslamis aglamaya.
Kendine gelince mektubu yazmaya baslamis mektupta aynen sunlar yaziliymis
"Temelcigim canim kocacigim bir cocugumuz oldu
elleri ayaklari,kasi,gözleri ,agzi,ayni sen, GERISI BEN "