1 Ocak 2015 Perşembe

ÇINGIRAKLI KADI



Vakt-i zamanında; adamın biri, kendisine tavsiye edilen bir “kadın”la birleştirmiş hayatını... Olacak bu ya, kadın “huysuz” çıkmış... 
Boşanmışlar... 
Yeniden evlenmiş... 
Adamın kısmetine bakın ki, o da “ahlâksız” çıkmış.
Onu da boşamış.
Karar vermiş: “Bundan sonra evlenmeyeceğim!”
Ne var ki; eş-dost “Olmaz” demiş;
“Ömür boyu böyle kalamazsın!”
Uzatmayalım; ikna etmişler adamcağızı... Tavsiye üzerine evlendiği bu hanım da, “hassas” mı hassasmış!..
Hem de, “anormal” derecede!..
Öyle ki;
Evin önündeki ağaca bir “kuş” konsa, “Belki erkek kuştur, beni görmesin!”deyip, hemen örtünür, yüzünü çevirirmiş ağaçtan!
Anormal de olsa, adamcağız memnunmuş hayatından!..
Öyle ya;
Birincisi ve ikincisinden ağzı yanmış... Üçüncüsü; “aşırı” da olsa, hiç olmazsa “hassasiyet” gösteriyor “namus”una!..
Uzun süre böyle devam etmiş...
Amma!...
Bir gün; hem de yakın dostlarından biriyle “aldatıldığını” görünce, bütün hayalleri alt üst olmuş, dünyası kararmış adamcağızın...
“Ben artık buralarda kalamam, insanların yüzüne bakamam!” deyip, düşmüş yollara.
... VE, ÇINGIRAKLI KADI!
Gide gide, Bağdat’a varmış yolu... 
Orası senin, burası benim diye sokak sokak dolaşırken,“ayağında çıngırak”olan bir adam görmüş.
Merak edip sormuş birine... 
Demişler ki;
“Bu zâta Çıngıraklı Kadı derler... Anormal derecede hassas biridir... Ayağında çıngırakla dolaşıyor ki, yolu üzerindeki böcekler ve karıncalar kaçışsın ve ezmesin onları!”
Bunu duyunca, adamcağızın içine bir kurt düşmüş ama, yine de sesini çıkarmamış.
Epey zaman geçmiş aradan... 
Bir gün, “tellâl”lar bağırmaya başlamış meydanlarda:
“Ey ahali, duyduk-duymadık demeyin!.. Saraya dadanan bir hırsız var... Sarayı yağmalayan bu hırsızı bulana mükâfat verilecektir!”
Hikâyemizin kahramanı adam da, müracaat etmiş ilgililere... “Ben bulurum o hırsızı!” demiş... 
Götürmüşler saraya... 
İki-üç gün sonra, açıklamış hırsızın kimliğini:
“Hazineyi soyan adam, Çıngıraklı Kadı’dır!”
“Nereden çıkardın” demişler;
“Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?.. Senin ‘Hırsız’ dediğin zat, mübarek bir zâttır!.. O zat ki; karıncaları ve böcekleri ezmemek için ayağında çıngırakla dolaşır!.. Böyle mübarek bir zâta, hiç iftira atılır mı?.. Eğer ispat edemezsen, şuracıkta uçururuz kelleni!”
ÇINGIRAKLI KADI’YA SUÇÜSTÜ!
Adamcağız, “Tamam” demiş;
“Ama siz de Çıngıraklı Kadı’yı sıkı takip edin!.. Saraya girdiğinde nereye gittiğini ve orada ne yaptığını gizlice takip edin!.. Kendisine kapıları hangi adamlar açıyor, ona kimler yardım ve yataklık ediyor, adım adım izleyin!”
Saray görevlileri, adamın dediğini yapmışlar ve birkaç gün içinde; hemÇıngıraklı Kadı’yı, hem de “yardım ve yatakçıları”nı “hazine dairesi”nde“suçüstü” yakalamışlar!..
Gerçekten de; “sarayın hazinesi”ni soyan Çıngıraklı Kadı’ymış!..
Görevliler merak edip, sormuş;
“Biz aylardır arayıp da bulamazken, sen, iki-üç günde nasıl buldun hırsızı?”
Adamcağız, başlamış anlatmaya:
“Hiç sormayın!.. Benim bir karım vardı... O kadar hassastı ki, erkek kuş konmuş olabilir diye, ağaçlardan bile sakınırdı kendini... Sonra, birisiyle yakaladım onu!..
Çıngıraklı Kadı’yı görünce de, bu anormal hassasiyetin altında bir ahlâksızlık olduğunu düşündüm!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder