21 Haziran 2016 Salı

çeşme

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:“Her kula helâl, Müslüman’a haram!”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…
*Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen ka
lk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”
- “Eeee!”
- “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:
- “Bitti mi?” demiş adama.
- “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimdi nedir isteğin?”
- “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler.
Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”
- “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi? Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- “Hava bile haram, hava bile!” demiş

16 Haziran 2016 Perşembe

Buzdolabi

Temel bir gün Dursunun evine kalmaya gider .
Dursunun evide tek odalıdır ikide karısı vardır.
Akşam olur yatarlar Dursun karısın tekine 

-Kalk buzdolabını aç temel uyumuşmu bak sonra yanıma gel,der
Karısı buzdolabını açar Temele bakar temel uyumuş. Gelir Dursunun yanına 

Dursun bi güzel becerir karıyı.
Aradan yarım saat falan geçer dursun öbür karısına 

-Kalk buzdolabını aç temel uyumuşmu bak sonra yanıma gel der. 
Karısı buzdolabını açr temele bakar uyumuş 
Dursunun yanına gelir dursun bunuda bi güzel becerir
Sabah olur dursun temele sorar

- Nasıl temel iyi uyudunmu 
-Uyudumda bi ara çok susadım
Dursun: 

-Kalkıp içseydin ya 
Temel:
-içecektimde sen dolabı açan herkezi becerdin. Benide becerirsin diye kortum ondan içemedum

RESİM


Babası, önündeki boş resim kâğıdına bakan kızına sordu:
— Kızım, ne resmi yapıyorsun?
— Babacığım, çimenlikte bir keçi resmi yapıyorum.
— Nerede o çimen? Ben göremiyorum.
— Hepsini keçi yedi.
— Eee! Keçiyi de göremiyorum.
— Yiyecek bir şey bulamayınca o da gitti.

Serçe


Bir serçe motosiklet kullanan bir adamın kaskına çarpmış. Adam, kaskına çarpan serçeyi yerden alarak evine götürmüş. Bir kafesin içine koymuş. Su ve yem bıraktıktan sonra işine gitmiş. Bir zaman sonra serçe, gözlerini açmaya başlamış. Gözlerini açınca etrafına bakınmış. Parmaklıkların arasında olduğunu fark edince mırıldanmış:

 “Eyvah, adamı öldürdük herhâlde!” 

Mola


Temelle Dursun tarla sulama anlaşmazlığı yüzünden birbirlerine girmişler. Civarda da kimsecikler yokmuş. Birbirlerini bir güzel tartaklamışlar. 
Yara bere içinde bitkin düşmüşler.
Dursun Temelè
— Yahu Temel mola verelummi?
— Verelum verelum. Baksana etrafda pizi ayıracak cimse yok 

Yine celdum

Midesinden şikâyeti olan Temel, doktorun muayenehanesine girerken 
gözüne ücret tarifesi ilişir.
"İlk muayene otuz lira, sonrakiler on lira."
Yazıyı okuyan Temel, güler yüzlü bir şekilde doktorun yanına girer. 

Sanki ikinci gelişiymiş gibi:
- Doktor beyyy, pen yine celdum, der.
- Yaa! Öyle mi, der doktor. 

"Geçen defa verdiğim ilaçları kullanmaya devam edin."

Bir Kaz Göndersem Yolar Mısın ?

Çok soğuk bir kış günü padişah tebdili kıyafet gezmeye çıkmış. Yanına baş vezirini de alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah ihtiyarı selamlamış :
” Selamün Aleyküm ey piri fani..” demiş.
” Aleykümselam ey serdar’i cihan.”
Padişah sormuş:
” Altılarda ne yaptın ?”
” Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor.”demiş ihtiyar.
Padişah yine sormuş:
” Geceleri kalkmadın mı?”
” Kalktık, lakin ellere yaradı” demiş yaşlı adam. Padişah gülmüş:
” Bir kaz göndersem yolar mısın?”
” Hem de cıyaklatmadan.” diye yanıtlamış adam. Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönüp sormuş:
” Ne konuştuğumuzu anladın mı?”
” Hayır anlayamadım padişahım.”demiş vezir.
Padişah sinirlenmiş ve “Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım.” demiş. Kelle Korkusuna kapılan baş vezir padişahı saraya bırakır bırakmaz telaşla dere kenarına geri dönmüş. Bakmış adam hala orada deri tabaklıyor.
“Ne konuştunuz siz padişahla” diye telaşla sormuş ihtiyara. Yaşlı Adam baş veziri şöyle bir süzmüş:
“Kusura bakma, bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim.” demiş. Baş vezir, yüz altın çıkarıp vermiş ve sormuş:
” Sen padişahı, serdar’i cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu?”
” Ben dericiyim..Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi” demiş. Vezir kafasını kaşımış.
” Peki, altılara altı katmayınca otuz ikiye yetmiyor ne demek?” Yaşlı Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
“Padişah, altı aylık yaz döneminde çalısmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun diye sordu. Ben de yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak yemek bulamıyoruz dedim.” Vezir bir soru daha sormuş.
” Geceleri kalkmadın mı ne demek?” Adam bir yüz altın daha almış.
” Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız çocuğu. Evlendiler, başkasına yaradılar dedim” Vezir gene kafasını sallamış.
” Bir de kaz gönderirsem yolar mısın dedi, o ne demek” diye sormuş son olarak vezir. Yaşlı İhtiyar Gülmüş:
” Onu da sen bul” diye cevaplamış :

Rüya

Adamın biri bir gün rüya görmüş ve bu rüyayi gidip bir rüya tabircisine 
sormaya karar vermiş. 
Tabirciye gitmis ve anlatmaya başlamış : 
-Ya ben bi rüya gördüm ama o kadar kötü ki sorma gitsin.Önce bir ağaç gördüm ağaç mı desem, söğüt mü desem,çınar mı desem…
Bi yeşillik gördüm yeşillik mi desem, çayır mı desem , çimen mi desem…
Sonra bi su gördüm nehir mi desem, çay mi desem, dere mi desem… 
Adamın herşeyi 3 defa söylemesine sinir olan tabirci ona dönüp sinirle; 
-Anladığım kadarıyla Allah senin belanı verecek bugün mü desem, yarın mı desem, öbür gün mü desem..

Kac yasundasun?

Iki yaşlı Laz kadın otobüste konuşuyolarmış biri digerine :
-Kac yasindasun ?diye sormus digeri ;
-30 demis ,
-Seninki kac? demis :
-Penimkide 29 demis. Yanlarinda ayakta duran ve onlari dinleyen Fadimeye
-Sen kac yasindasun?demis Fadimede 
-Sizin hesaba gore pen daha togmadim.!

Hasta

Devlet Bakanı Faruk Özak, Trabzon Fatih Hastanesinde bazı açılış törenlerine katıldıktan sonra, tedavi gören hastaları ziyaret ederek, geçmiş olsun dileğinde bulunur. Bir odaya girerek, tedavi gören yaşlı bir kadına ”geçmiş olsun” dileğinde bulunan Özak, yakınına, 
”Neyi var” diye sorar. 
Hasta yakının cevabı ise kısa olur:
 ”Hasta” : )

6 Haziran 2016 Pazartesi

Binali Yildirim dan nükteler..



Başbakan Yıldırım, seçim öncesi İliç'in bir köyüne giderken Çeşme başında nur yüzlü bir kadına rastladığını ve 'teyze' dediği bu kadınla aralarındaki geçen konuşmayı şöyle anlattı:
"Teyze teyze bakan geldi. Ne diyeceksen de, ne istirsiz. Teyze döndü, şöyle yazmasından yüzünü çevirdi: 'Evladım hoş geldin, sefalar getirdin. Ne deyim ki, yol dedik yaptız, su dedik getirdiz, televizyonumuz bilem var, hem de 150 kanal çekir. Buzdolabı bile var, hatta çamaşır makinemiz var. Her şeyimiz var Allah'a şükür. Amma evladım bizim köyde ADSL çekmir.'Ben şöyle teyzemin yüzüne baktım: Teyze o ne ki? Teyze bana baktı, 'Bakan olmuşsun ama cahil kalmışsın. Allah bilir ki sen messengeri bile bilmezsin.' Sonra işi anladık. Meğerse teyzenin torunu İsviçre'de yaşıyormuş. Görüntülü konuşmak için köyden Erzincan'a gidiyormuş. Onun için 'ADSL çekmiyor' diyor. Türkiye nereden nereye geldi. Yolu olmayan, suyu olmayan Türkiye'den artık ADSL isteyen Türkiye var. 

"2007 seçimlerinden önce. Cumhurbaşkanımız o zaman Başbakan'da, Erzincan'a geldi, meydanda konuşuyor. Yine baktık hemen meydanda en önde teyze dikkatli dinliyor. Cumhurbaşkanımız diyor ki: Ey Erzincanlılar biz iktidar olmadan kriz oldu. Türkiye'nin ekonomisi bitti, Merkez Bankası döviz miktarı eridi, 27 milyara düştü. Şimdi 115 milyar oldu, 27 milyardan 115 milyara çıktı. Aşağıdan teyze avaz avaz bağırdı: Deme evladım deme dadanırlar, dadanırlar. Söyleme dadanırlar dadanırlar."