30 Ağustos 2017 Çarşamba

Damızlık boğa


Çok güçlü, damızlık bir boğa köyündeki tüm ineklerle çiftleşmiş, inekler yetmeyince diğer hayvanlara ve hatta köyün kadınlarına yan gözle bakmaya başlamis. Bu durumdan rahatsız olan köy ahalisi ne yapsak diye düşünmeye başlamis. Köy ihtiyarheyeti toplanmış ve ünü tüm ülkeye yayılan boğayı devlet üretme çiftliğine satmaya karar vermiş. Bakıcıları devlet üretme çiftliğine satilan boğayı ineklerin arasına salmış, aradan birkaç gün geçmiş ancak boğada hiç bir haraket olmamiş. ağacın altinda geviş getiren boğanın bakıcısı yanına gitmiş ve :
- Boğa kardeş, köydeyken seni kimse tutamazdı, ne oldu hastamısın?
diye sormuş. 
Boğa, bakıcısına yavasça dönerek :
- Eeee ne yapalım? Artık devlet memuru olduk, demiş..

Üç yaşlı teyze


Huriye, Nuriye ve Düriye 75-80 yaşlarında çok eski üç arkadaştır.

Bir gün Huriye,... Nuriye'ye telefon eder ve Düriye'ye gitmeye karar verirler ve giderler.
Biraz muhabbetten sonra Düriye kahve yapar ve içerler.

Biraz muhabbetten sonra Düriye "Ay kusura bakmayın unuttum birer kahve yapayım da içelim!" der.

...Huriye ve Nuriye birşey demezler ve içerler.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra Düriye "Size bir kahve bile yapmadım hemen yapayımda içelim" der ve yapar getirir.

Bizimkiler de yine ses itiraz yok.
Akşama doğru Huriye ve Nuriye kalkarlar ve yolda bastonları ile tin tin yürürken aralarında şu konuşma geçer.

Huriye: -Kız Nuriye, gördün mü Düriye'yi; ne kadar pinti olmuş bize bir kahve bile ikram etmedi!

Nuriye: - Kııız, Düriye'yi ne zaman gördün?

24 Ağustos 2017 Perşembe

çirkin bebek

Kadın bebeğiyle otobüse binerken otobüs şoförü kendini tutamayıp şöyle demiş: 
- Aman Allah’ım ne kadar çirkin bir bebek..
Kadın sinirle biletini kutuya basmış, en arka tarafta, bir adamın yanındaki boş yere oturmuş. Adam kadına dönmüş ve şöyle demiş
- Özür dilerim. Acaba az önce şoförle aranızda ne geçti?
Kadın :
- Terbiyesiz adam hakaret etti. 
Adam bunun üzerine :
-Ben avukatım. Bir kamu görevlisi görev başında hakaret edemez. Suç teşkil eder, dedi. 
Kadın :
- Doğru. Gideyim de şunun ismini falan alayım. 
Adam çok kibardır ve şöyle der :
- Merak etmeyin, ben maymununuza göz kulak olurum.

yalanci sahit

Temel mahkemeye gidecek ama ceza yememek icin yalanci sahit lazim olmus.Adliyenin altindaki cayocaginda yalanci sahitler oturuyormus.Temel:
-Selaminaleyküm bana alacak-verecek davasindan sahit lazum.
Dursun atlamis hemen
-Senin borcunu vermedimi hala,demis.
Temel:
-Yok yanlis anladunuz benum ona borcum var idi.
-Ula demis,sen borcunu kac kere ödeyecesun...:))
yani adamda hersey hazir...

Bu önde oturanlar

Temel otobüse binmiş sarhos vaziyette birden ne olduysa hiddetlenip bağırmaya başlamış. 
-“Bu önde oturanlar ibne, ortadakiler yavşak, en arkadakiler de pezevenk.” 
Lafı duyan şoför acı bir fren yapmış. Otobüs yolcuları yere yigilmis. Şoför bağıran adamı yakasından tutup silkeleyerek 
-“hadi lan şimdi bir daha söyle kim ibne kim yavşak kim pezevenk?” Temel biraz da can acısıyla tekrar bağırmış 
-“valla ne bileyim ben herkes birbirine karıştı.

Ya beni yada

Temel Camii imamı, ileri derece  tütün tiryakiliğinden dolayı oruç keyfine pek fena yakalanırdı, özellikle “Ramazan-ı Şerif”in ilk günlerinde... Böyle bir günde  mukabele dinledikten sonra iftara yarım saat kadar kala  Camiinden çıkmış yokuşu inerek sağa sapıp evine yollanmıştı. Bir taraftan iftar sofrasının ve tütün tabakasının hayalini kuruyor, bir taraftan, -eski deyimle- elde tesbih, dilde tehlil (La ilahe illallah) ağır ağır yürüyor, bir taraftan da etrafa sert ve şiddetli bakışlar fırlatarak çatacak adam arıyordu. Ne var ki her şey yolundaydı ve bu hep böyleydi. Mahallenin imamı olduğu için büyük saygınlığı vardı ve bu yüzden mahallenin en haşarıları bile onu kızdıracak bir şey yapmaya cesaret edemezlerdi.
Ancak o gün, iftara on dakika ve evine on adım kala mahallenin uçarı delikanlılarından Dursun karşısına çıktı ve koşup elini öperek başına koydu. İmam Efendi çaresiz durdu, sonra onu tepeden tırnağa süzerek maksadının bir hınzırlık olup olmadığını anlamaya çalıştı. Delikanlı ise fazla bekletmeyerek gayet terbiyeli bir tavırla konuştu:
- Efendim, bir saattir mübarek yolunuzu bekliyorum. Çok büyük bir müşkülüm var, oruçlu ağzınızla bir kelime ile cevabını lütfedin efendim.
Bu pohpohlayıcı sözlerle biraz yatışmış olan İmam Efendi sordu:
- Nedir?
- Efendim biliyorsunuz ki, iki ay evvel evlendim, ama fazla sorup soruşturmadık. Şimdi ise hiç uyuşamıyoruz. Zavallı annem ile durmadan çekişiyor, Kayinvalide kapımıza dayanıp bağırıp çağırıyor... Evimiz cehenneme döndü. Bu kadına ne nasihat, ne rica, ne azar, ne tehdit, hatta ne kötek hiçbiri kâr etmiyor. Acaba ne yapsam?
- Ne yapacaksın? Madem ki başka çare yok, boşa gitsin.
- Ama güçlük burada efendim, nasıl derler hani?  kendisine meftunum efendim. Hem bana karşı çok iyi... Biraz daha sabredersem belki yola gelir diye düşünüyorum...
- Öyleyse şimdilik boşama, biraz daha bekle.
- İyi ama annem “Eğer tutarsan hakkımı helâl etmem” diyor.
- Öyleyse pırak... Ana hakkı büyüktür. Kitapta yeri var.
- Orası buyurduğunuz gibi de, ev kadınlığına da diyecek yok. Yemek onda, çamaşır onda, silip süpürme onda... O giderse bunları kim yapar? Validenin artık uğraşacak hali yok.
- Öyle ise tut.
- Tutayım da...

İmam Efendi sonunda top gibi patlayıp tespihini yere çalarak olanca sesiyle haykırdı:
- Be adam, ya karıyı bırak ya beni!.

Ne kadar seveysun?

Fadime Temele sorgulamadadur
-La Temel peni seveymisun?
-Seveyrum
-Ne kadar seveysun?
-Cok seveyrum daa.Fadime zorlamaya baslar Temeli.Temelde Trabzonun macini seyreder o anda.
-Yani ne kadar cok?
-Her aksam 3 saat dirdirini cekecek kadar.!
-Ha... der Fadime ,demekki cok seveysun...))


Küpe

Su küpe takanlari anlamayrum,baska tarafa dogru yönelmeleri,zorlamalari kabullenemeyrum.Bu fikirler isiginda Dursun Temele sorar:
-Temel la senin usak küpe takmis nedendur?
-Dogdugunda NURTOPU gibi usagumuz oldu dedük ,simdi ise NUR u gitti TOP u kaldu daa...

22 Ağustos 2017 Salı

La havle

Bir imam cennetin kapısına gelmiş, yanında, bir de, Kadıköy Pendik hattında çalışan çok hızlı bir genç şoför varmış. Kim içeri girecek tartışması yaşanıyor. İmam’ı cennete almamışlar, Kadıköy Pendik hattında çalışan genç hızlı şoför cennete girmiş.İmam sormuş, 
-niye beni değil de bunu aldınız cennete.Cennetin kapısındaki melek: 
-O gaza öyle basıyordu ki her seferde yolculara la havle çektiriyor yolcular korkusundan duaya başlıyordu, onun bu halka okuttuğu dua senden çok fazla.

YARALI ASLAN


-Bir gün aslan, ormanda ağır yara almış. O saat’e kadar yanına yaklaşamayan çakal gelmiş yanına. Demiş ki aslana: “Aslan baba yaralısın, ormanda ufak tefek bozukluklar var. İt’i, tilkisi, zürafası bir yamuk yaparsa, ben burada emrindeyim, senin yapamadıklarını ben yaparım”
Aslan da demiş ki: “Lan çakal, bu yaralar ağrıma gitmiyor da, senin bu delikanlı pozları ile konuşman yok mu, asıl ağrıma giden bu.”

BULUNMAZ HİNT KUMAŞI


-Nasrettin Hoca’ya bir adam geliyor, bir kumaş bırakıyor boyaması için. 
Hoca, bunu öyle bir boya ki lacivert olmasın, mavi olmasın, sarı olmasın, bunu boyayacağın renk dünyada hiç olmayan bir renk olsun.” diyor. Ardından soruyor:
 “Hoca, ne zaman gelip kumaşı alayım?” Hoca da dönüyor adama diyor ki: 
“Öyle bir zamanda gel ki Pazartesi olmasın, Salı olmasın, Çarşamba olmasın, öyle bir günde gel ki öyle bir gün, dünyada hiç olmasın.