24 Ağustos 2017 Perşembe

Ya beni yada

Temel Camii imamı, ileri derece  tütün tiryakiliğinden dolayı oruç keyfine pek fena yakalanırdı, özellikle “Ramazan-ı Şerif”in ilk günlerinde... Böyle bir günde  mukabele dinledikten sonra iftara yarım saat kadar kala  Camiinden çıkmış yokuşu inerek sağa sapıp evine yollanmıştı. Bir taraftan iftar sofrasının ve tütün tabakasının hayalini kuruyor, bir taraftan, -eski deyimle- elde tesbih, dilde tehlil (La ilahe illallah) ağır ağır yürüyor, bir taraftan da etrafa sert ve şiddetli bakışlar fırlatarak çatacak adam arıyordu. Ne var ki her şey yolundaydı ve bu hep böyleydi. Mahallenin imamı olduğu için büyük saygınlığı vardı ve bu yüzden mahallenin en haşarıları bile onu kızdıracak bir şey yapmaya cesaret edemezlerdi.
Ancak o gün, iftara on dakika ve evine on adım kala mahallenin uçarı delikanlılarından Dursun karşısına çıktı ve koşup elini öperek başına koydu. İmam Efendi çaresiz durdu, sonra onu tepeden tırnağa süzerek maksadının bir hınzırlık olup olmadığını anlamaya çalıştı. Delikanlı ise fazla bekletmeyerek gayet terbiyeli bir tavırla konuştu:
- Efendim, bir saattir mübarek yolunuzu bekliyorum. Çok büyük bir müşkülüm var, oruçlu ağzınızla bir kelime ile cevabını lütfedin efendim.
Bu pohpohlayıcı sözlerle biraz yatışmış olan İmam Efendi sordu:
- Nedir?
- Efendim biliyorsunuz ki, iki ay evvel evlendim, ama fazla sorup soruşturmadık. Şimdi ise hiç uyuşamıyoruz. Zavallı annem ile durmadan çekişiyor, Kayinvalide kapımıza dayanıp bağırıp çağırıyor... Evimiz cehenneme döndü. Bu kadına ne nasihat, ne rica, ne azar, ne tehdit, hatta ne kötek hiçbiri kâr etmiyor. Acaba ne yapsam?
- Ne yapacaksın? Madem ki başka çare yok, boşa gitsin.
- Ama güçlük burada efendim, nasıl derler hani?  kendisine meftunum efendim. Hem bana karşı çok iyi... Biraz daha sabredersem belki yola gelir diye düşünüyorum...
- Öyleyse şimdilik boşama, biraz daha bekle.
- İyi ama annem “Eğer tutarsan hakkımı helâl etmem” diyor.
- Öyleyse pırak... Ana hakkı büyüktür. Kitapta yeri var.
- Orası buyurduğunuz gibi de, ev kadınlığına da diyecek yok. Yemek onda, çamaşır onda, silip süpürme onda... O giderse bunları kim yapar? Validenin artık uğraşacak hali yok.
- Öyle ise tut.
- Tutayım da...

İmam Efendi sonunda top gibi patlayıp tespihini yere çalarak olanca sesiyle haykırdı:
- Be adam, ya karıyı bırak ya beni!.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder