27 Eylül 2017 Çarşamba

3 ü bir arada

Günün birinde üç adam yürürken karşılarına büyük ve vahşi bir nehir çıktı.. Nehrin karşı kıyısına mutlaka geçmeleri gerekiyordu.
Birinci adam, dizlerinin üzerine çöktü ve tanrıya dua etti:
"Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ver!"

Tanrı ona uzun kollar ve güçlü bacaklar verdi. Böylece nehrin karşı kıyısına geçebildi.
Ancak bunun için 2 saat boyunca dalgalarla boguştu ve neredeyse 3-4 kez boğulma tehlikesi geçirdi. Ama başarmıştı.
Bunu gören ikinci adam da Tanrı'ya dua etti:
"Tanrım lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ve gerekli aracı ver!"
Tanrı ona bir tekne verdi ve o da nehrin karşı kıyısına geçmeyi başardı, ancak birkaç kez alabora olma tehlikesiyle karşılaştı..
Tüm bu olanları izleyen üçüncü adam, dizlerinin üzerine çöktü ve Tanrı'ya yalvardı :
"Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç , araç ve zeka ver!"
Bunun üzerine Tanrı adamı bir kadına dönüştürdü.. Kadın haritaya baktı.. Nehrin biraz yukarısa doğru yürüdü ve köprüden karşıya geçti..

SOBADAKİ HİKMET


Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.
Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış"; 
fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş"; 
jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış"; 
matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"; 
antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". 
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., 
Adam cevap verir: 
- "Boru yetmedi."

Okuma yazma

Trabzonun bi köyünde arabasiyla giden Dursun micirli yolda dümen kontrolünü kaybeder tarlaya yuvarlanir arabasiyla.Köyden kazanin siddetli gürültüsünü duyan ihtiyar teyze yaraliya ulasir:
-Uy usagim agrin,sizin neyin varidur?
Dursun kanrevan icinde bi teyzenun yüzüne bakar
-Pak pakayim baa,yüzümden okunmaymi?
-Ne diyeyum usagim penum okuma-yazmam yokidur.

Gülücükler


Yurt disinda yasayan adam karisina bir mail gonderiyor: 
Sevgili karicigim, bu ay maasimdan sana para gönderemiyorum, 
onun yerine 100 öpücük gönderiyorum.
Sen benim bir tanemsin. 
Kocan Allen

Karisi da ona cevap veriyor,

Sevgili askim,
Gonderdigin 100 öpücük için tesekkür ederim. Masraflar söyle; 
1- Sütçü bir aylik süt için 2 öpücügü kabul etti,
2- Elektrikçi 7 öpücükten sonra anlasmaya razi oldu, 
3- Evsahibi kira için hergün 2-3 defa ugruyor,
4- Bakkal sadece öpücüge razi olmadi, ona ilave baska seyler de verdim, 
5- Diger masraflar toplam 40 öpücük...

Beni lütfen merak etme, daha 35 öpücük bakiyem var ve bu ayi çikarabilirim. 
Gelecek ay için de ayni yönde mi plan yapmaliyim? Lütfen bilgi ver.

Sevgili karin Josephine

ADRES


Temel'le Dursun gezerlerken bir kilisenin önünden geçerler.
Temel, Dursun'a 

'Ula Dursun 5 dakika bekle bi günah çıkartayım'.
Temel Kiliseye girer Papaz gelir.
'Söyle evladım ne günah işledin?'
Temel: 
'Zina işledim'.
Papaz: 'Kiminle'.
Temel: 'Sanane ya çıkar günahımı gideyim'.
Papaz: 'Ha felanca adreste bir karı var onunla mı zina ettin'.
Temel: 'Yoo'.
Papaz: 'Ha felanca yerde bi karı var onunla mı iş tutuyon'.
Temel: 'Yoo'
Papaz: 'Felanca adreste bir kumarbaz var eve gitmiyo onun karıyı mı beceriyon'.
Temel: 'Yok ya sanane çıkarsana günahımı gideyim'.
Papaz:' Çıkarmıyom lan yürü git'
Temel'i görünce Dursun: 

-Uyy Temel kardeşum tertemiz oldun
günahlarından kurtuldun değil mu.'
Temel:

-' Yok ula günahlarumdan kurtulmadum ama çok sağlam 3 tane adres aldum'.

Baklava


Bir keşiş dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş sıra Nasreddin Hoca'nın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş. 
- “Sizin köyün en akilli adamı kim?demiş. Köylülerde: 
- “Nasreddin Hoca demişler.” bunun üzerine kesiş köy meydanında Hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş, 
Nasreddin Hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş, keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş,hocada dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş,
 keşiş elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış
Hocada yukarıdan aşağıya yapmış ve kesiş büyük bir hayranlıkla Hoca'yı tebrik etmiş. 
Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşiş de : 
- “Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı, yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi, ben dünyayı dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi, ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi.” 
Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk Hoca da: 
- “Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim, daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi ben de üstüne fındık fıstık eklersek daha iyi olur dedim”

Devlet memuru


Çok güçlü, damizlik bir boga köyündeki tüm ineklerle çiftlesmis. Inekler yetmeyince diger hayvanlara ve hatta köyün kadinlarina yan gözle bakmaya baslamis. Bu durumdan rahatsiz olan köy ahalisi ne yapsak diye düsünmeye baslamis. Köy ihtiyarheyeti toplanmis ve ünü tüm ülkeye yayilan bogayi devlet üretme çiftligine satmaya karar vermis. Bakicilari devlet üretme çiftligine satilan bogayi ineklerin arasina salmis, aradan birkaç gün geçmis ancak bogada hiç bir haraket olmamis. Agacin altinda gevis getiren boganin bakicisi yanina gitmis ve : 
- Boga kardes, köydeyken seni kimse tutamazdi, ne oldu hastamisin? 
diye sormus. Boga, bakicisina yavasça dönerek : 
- Eeee ne yapalim? Artik devlet memuru olduk, demis...

Bagirsaklar

Deve bir gün cölde dolasirken aslani öyle böyle etmis 
altetmis.Parcalayip yerken bir cakal gelmis uzaktan.
-Sen,demis cok güzel yiyorsunda bu kadar kocaman aslani yiyip bitiremezsin,bende bi kenarindan yiyeyim,demis
-Dogru diyorsun ben hepsini yiyemem,Sende gel bi kenarindan ye butlari falan ortada..
Cakal baslamis yemeye fakat cakal ilk olarak bagirsaklarindan baslamis yemeye.Bagirsaklarindan yemeye baslayinca Deve:
-Ya,demis cakal surda güzelim bud duruyor niye bagirsaga girdin?
-Ya deve kardes ben bir kitap okudum Bagirsagin kimyasi degisiktir daha leziz olur demis
-ula cakal demis,ben o kadar haca gittim geldim,sen su boklu agzinla birde hikmetli söz söylüyorsun..

Sahte para

Marketin birine bir turist gelmis bir seyler almis, sonra türk
parasi çikaramamis dolar uzatmis kasadaki adama.
Adam para sahte mi degil mi diye kuskuya düsmüs. Paranin
orasina burasina bakmis.
Evirmis çevirmis anlayamamis sahte olup olmadigini.
Bakmis böyle olmayacak parayi sirada bekleyen Temel'e
uzatmis.

"Bir de sen bak hele" demis.
Temel paranin bir altina bir üstüne bakmis sonra masanin
üstüne atmis ve 'bu para sahte' demis.
Herkes sasirmis, nasil anladin bu kadar çabuk demisler.

Temel de: 'Bunun üstünde Atatürk resmi yok' demis

Vergi

Bizim Temel uluslararasi ekonomi toplantisina katilir...
Devletin topladigi vergi dagilimini tartisirlar...
Konusmacilardan biri Amerikali, biri Avrupali, biri de Temel..
Ortaya bir fikir atilir... Halktan toplanan vergiler nasil dagilim yapilacak.

Amerikan vatandasi söz alir:
-"Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladigimiz vergileri havaya atariz... Çizginin soluna düsen paralari halka hizmet olarak geri veririz, sag tarafta kalan devlete kalir, yatirim yapariz..."

Derken Avrupali söz alir ve:
-"Bizim Avrupa’da baska ama ona benzer bir uygulama yapariz... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atariz. Dairenin disinda kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düsenleri devlet harcamalarina kullaniriz... "

Sira bizim Temel’e gelir ve baslar anlatmaya:

-"Ula usaklar ne güzel anlattunuz. Keske bizda sizun çirkefluklerunuzi degil da habu çaliskanlugunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamiz yok... Bizde daha kisa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düsenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner..."



Niye essegi?

Birgün Temel esegiyle köyüne dönerken yolda gördügü elma bahcesindeki elmalardan tatmak ister.
Bahceye girer ve eseginin üstünde kolayca eristigi elmalarla bir güzel karnini doyurur.
Tam ayrilacagi sirada bahce sahibi ikisini de görür ve yakalar..
Önce bir güzel esegi döver, ardindan da Temel'i pataklar.
Dayaktan sonra dayanamayan Temel sorar :
- Tamam tövdün, anladik ta sana pirsey sormak isteyrum!
- Sor bakalim.
- Neden önce beni degul de esegi dövdün ?
- Seni önce dövseydim esek kacardi da ondan !...


Ne mutlu

Paris'te bir nehrin kenarındaki bulvarda yürüyen Temel, suyun ortasında bir elin yükselip battığını görür...İyice nehrin kıyısına yaklaşır ve boğulmakta olan adama doğru bağırır :
- "Uşağum sen hanci millettensun?"
Adam kendisine bir kurtarıcı çıktığını görmenin sevinciyle bağırır :
- "Türk'üm...Türk'üm !! "
Temel batıp çıkmakta olan adama son bir kez daha bakıp yürümeye başlarken şöyle seslenir:
- "Ne mutli Türk'üm diyene !
Çölün ortasinda bir kaleye yeni bir komutan tayin edilmis ve adam geldigi gün kidemli bir çavusu yanina alarak teftise çikmis, komutan foseptik çukurunu görmüs ve:
-"Bu çukurun burada ne isi var? Hemen kalenin disina alin insan sagligina zararli."
Çavus:
-"Emredersiniz efendim." demis ve notunu almis.
Komutan atlarin içinde bir tane deve görmüs ve sormus:
-"Bu devenin burada ne isi var?"
Çavus cevap vermis:
-"Efendim o deveyi bizim askerler cinsel ihtiyaçlarini karsilamak için kullaniyorlar."
Komutan hiddetlenmis ve derhal deveyi satmalarini emretmis.
Aradan 3-5 ay geçtikten sonra kadinsizliktan bunalan komutan çavusu çagirmis ve;
-"Çavus çölün ortasindayiz. Kadin yok. Bari su deveyi geri getirin!" diye emretmis.
Çavus emredersiniz deyip deveyi getirmis.
O gece komutan öyle yapmis, böyle yapmis sabaha karsi kanter içinde ancak isini bitirmis. Sabah çavusu çagirip;
-"Oglum siz bu deveyle nasil isinizi hallediyorsunuz? Ben sabaha kadar ugrastim sabaha zar zor hallettim. Deve yüksek, tabure koyuyorum alçak kaliyor…"
Çavus cevaplamis;
-"Efendim biz deveyi çölden geneleve gidip gelirken kullaniyorduk…"

22 Eylül 2017 Cuma

Avrupa Birligine giris 2050


Yıl 2050. AB Komisyon Başkanı odasında otururken, yardımcısı içeriye heyecanla girer:

 - Efendim, Türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. Onları AB'ye alacak mıyız?

 AB Başkanı:
 - Yok canım, henüz olmaz. Git, duyur, tüm Türkiye İngilizce konuşacak, Türkçeyi yasaklıyorum.
 - Efendim onu 5 sene önce yaptılar. Hatırlamıyor musunuz?
 - O zaman söyle Kıbrıs'ı versinler..
 - Efendim onu da 40 sene önce verdiler zaten...
 - O zaman söyle Güneydoğu'ya özerklik versinler.
 - Aman efendim, Türkiye'de Güneydoğu mu kaldı, 2020'de bağımsız devlet oldu ya orası zaten.

 - O zaman söyle (sözde) Ermeni soykırımını tanısınlar.
 - Efendim, sadece Ermeni soykırımı değil, Pontus, Yunan, Bulgar, Rus, Ukrayna, Moldova soykırımını bile tanıdılar, hatta Çanakkale savaşından dolayı İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda soykırımını bile tanıdılar ya.. Nasıl unuttunuz.
 - Hmm o zaman söyle kokoreç yasaklansın
 - Aman efendim, onu yemeği 2008'de bıraktılar
 - İsa aşkına, ya ne bileyim? Kınayı yasaklayın, yakamasınlar.
 - Ooooo Beyefendi. Hatırlayacaksınız..Cumhuriyeti el birliğiyle yıkınca toplu kına yaktılar. Kına bu sarfiyata dayanamayıp bitince de kına yakmayı bıraktılar yıllar önce.

 AB Başkanı düşünüp taşınır ve;
-EEEE... ALMAMAK İÇİN BİR SEBEBİMİZ KALMADIYSA - DAĞITIN O ZAMAN AVRUPA BİRLİĞİNİ..

Bana Sor


Temelin son derece huysuz bir karısı varmış. Gün gelmiş Fadime ölmüş.
Cenazesini kaldıracakları zaman adet olduğu üzere imam efendi 
"Merhumeyi nasıl bilirdiniz?" diye sorar.
Adam bunun üzerine imama döner ve der ki:
-Hocam cemaat ne pilsun, bağa sorsana ula sen!

Çiğne




Fadime nine bir gün eczaneye giderek eczacıya şöyle der:
-"Uşağım paa pel ağrısi için ilaç verir misun?."
-"Tamam Fadime nine. Bu hapları sabah akşam günde iki kez çiğne."
Bir hafta sonra Fadime nine eczaneye gelir ve şöyle der:
-Ula uşağım paa ne biçum ilaç verdun. Pelime hiçbir faydasi olmadi, pi de üstüne üstlük çiğnemekten pacaklarim kopti."

Karadenizde felsefe

Temel deniz kenarında balık tutuyormuş diğer insanlarla. Oltasını atmış, beklemiş ve kocaman bir balık çekmiş… Balığı almış eline, nazikçe çıkarmış iğneyi balığın ağzından, şöyle bir balığa iyice bakmış ve denize atmış.
Ondan başka kimse balık yakalayamıyormuş. Temel tekrar oltasını atmış daha kocaman bir balık, tekrar balığın ağzından iğneyi nazikçe çıkarmış ve balığa şöyle bir etraflıca bakmış ve tekrar denize atmış.
Her seferinde daha kocaman balıklar yakalamış yine etraflıca baktıktan sonra balıkları denize.
Yanında balık tutanlar artık dayanamamışlar ve Temel’in yanına gelmişler:
– Amcacığım ne yapıyorsun sen, demişler.
Biz saatlerdir buradayız tek bir balık bile yakalayamadık. Sen ise kocaman kocaman balıkları denize atıyorsun.
Temel, dönmüş kalabalığa ve şöyle demiş;
– Çünkü benim tavam küçük.!!

Beş Para



Temel babasına sorar.
– Babacuğum gözünde benim değerum nedu?
Babası cevaplar:
– Dünyalar kadar uşağum.
Temel çok sevinir ve tekrar sorar:
– Peçi Dünya’nun değeru nedu?
Baba cevap verir:
– Beş para etmez.

Yol Tarifi


Bir TIR şoförü direksiyon hakimiyetini kaybederek ana yolun dibinde, Temel’in evinden iceri girer:
-“Yolumu şaşirdimda. Rize’ye cideyiduum,” demiş.
Temel de:
-“Koridoru geceysun, salondan saga sapaysun, tümdüz cideysun, “diye cevap vermiş. :)

Gorilin problemi

Temel’in küçük oğlu hayvanat bahçesinde koşarak 
babasının yanına gelmiş:
– Koş baba, anami kocaman bir goril kapti!..
Temel gayet sakin cevap vermiş:
– Eyi, eyi. Bundan sonrasi Gorilin problemi.

Kimin Eli?



Temel’in arka cebinden cüzdanı çalınmıştı.

-“Hırsızın elini cebine soktuğunu farketmedin mi?” diye sordular.

-” Ula nerden pileydum da, pir elin cebume cirdiğini farkettum ama çendi elum miydi, değil miydi onu farkedemedum.”

Düşünceli Hırsız



Of da bir mahalle de sık sık araba teypleri çalınıyormuş. Adamın biri de arabasına
”Arabada teyp yok boşuna uğraşmayın” diye yazı yazmış.
Sabah bir de bakıyor araba yok ve arabanın durduğu yerde bir kağıt;
”Üzülme ben taktırırım.”

Rafadan



Annesi kümesin önünde duran Fadime’ye sormuş:
– Kızım ne yapıyorsun?
– Tavuklara kaynar su veriyorum.
– Neden?
– Haşlanmış yumurta yumurtlasınlar diye.

İnanç Meselesi



İzmirli avukat dava için Trabzon’a gelmiş. Sohbet esnasında, okunan duaların ölünün ruhuna gidip gitmeyeceği tartışılmış. Avukat, okunan duaların ölülerin ruhuna gideceğine inanmıyormuş.
“Seni ancak Oflu Hoca ikna edebilir” demişler. Hocanın sohbet yaptığı kahveye gidilmiş.
Adam sorusunu yineleyince, aralarında şu diyalog geçmiş.

– Elbette gider.
– Peki nasıl gider?
– Senin anan, hanımın, kızın var mı?
– Var.
– Nerede oturuyorlar?
– İzmir’de.

Hoca “senin ananı, avradını” demeye kalmadan
adam sinirlenerek hocanın üzerine yürümüş.

– Ne biçim konuşuyorsun sen?
– Niye sinirleniyorsun? Duaların buradan ahirete gittiğine inanmıyorsun da, küfürlerin buradan İzmir’e gittiğine niye inanıyorsun?

Ayşe Kadın Fasulye


Karadenizli yaşlı teyze, lüks otelin en üst katından iniyordu. Ara katlardan birinde asansör durdu. Kapı açıldı, genç ve güzel bir kız içeri girdi. Onunla Birlikte asansörü yoğun bir parfüm kokusu da doldurdu. Yaşlı teyze, parfüm kokusunu derin derin içine çekince Genç kız mağrur bir eda ile kadına baktı ve;

-” Giorgio beverly hills. Küçücük bir şisesi bile 1000 lira!” dedi.

Biraz sonra asansör gene durdu. Gene çok şık genç bir kadın girdi. O da buram buram parfüm kokuyordu. Yaşlı teyze yine koklamaktan kendini alamadı. Yeni binen genç kadın da yaşlı teyzeye dönerek kibirli bir tavırla;

-” Chanel 5 numara. Mini mini bir şisesi bile 1500 lira!” dedi.

Biraz sonra asansör yaşlı teyzenin ineceği katta durdu. Teyze asansörden çıkmadan büyük bir gürültü çıkartarak yellendi. Sonra da asansörde kalan iki alımlı genç kadına dönerek:

– “Ayşe kadın fasulye, kilosu 4 lira”

Oflu Bayburtlu ve Rizeli

Osmanlılar zamanında Rizeli, Bayburtlu bir de Oflu içki içerken yakalanmışlar.Kadı bunları huzuruna almış;
– Bunlara 100’er kırbaç vurun birer tane de istek hakkı verin…Kadı, Rizeliyi çağırmış huzuruna;
– Rizeli söyle bakalım isteğin nedir?
– Sırtıma bir balon bağlansın.Kadı emir vermiş ve Rizelinin sırtına balon bağlamışlar.40 kırbaçta balon patlamış ve 60 kırbaç yemiş Rizeli.Kadı Bayburtluyu çağırmış huzuruna;
– Bayburtlu senin isteğin nedir?
– Benim de sırtıma balon bağlayın.
Kadı emir vermiş ve Bayburtlunun sırtına balon bağlamışlar. 30 kırbaçta balon patlamış ve 70 kırbaç yemiş Bayburt.Kadı Ofluyu çağırmış;
– Oflu sen çok Müslüman bir adamsın, senin iki istek hakkın var.Birincisi nedir?
– 1000 kırbaç vurun bana…
– Oğlum sen manyakmısın.Adamlar 100 ‘e dayanamıyor,sen 1000 kırbaç diyorsun.
– Yahu istek benim değil mi? Sana ne kadı efendi? Sen vur 1000 kırbacı.
– Tamam.İkinci isteğin nedir?
Bu Bayburtluyu da arkama bağlayın..

Gazeteciler cemiyeti

Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nde oturan birkaç gazeteci, yakındaki bir çay ocağından çay söyler. Aradan epey bir zaman geçmesine rağmen çaylar gelmez. 
Gazeteciler merakla beklerken, bir genç çaylarla içeri girer. Gazetecilerin, çayların niye geç geldiğini sorması üzerine çaycı, "Abi, girişte, ’üye olmayanlar giremez’ diye yazıyordu. Ben de içeri gireyim mi, girmeyim mi düşündüm. Onun için geciktim" cevabını verir.