23 Eylül 2014 Salı

Temelin Devesi


Temel yıllarca çalıştıktan sonra, başarılı bir işadamı olmuş.
Bir iş gezisi için Mısır'a gitmiş. Orada, yol kenarında deve kiralayan bir adam görmüş.
Adama, "Bu hayvan ne deyince gider, nasıl durur?" diye sormuş, öğrenmiş:"Oh deyince gider, 'oh oh oh' dersen daha hızlı gider; 'Amin' dersen durur"
Temel binmiş deveye, "oh" deyince deve yürümeye başlamış. Hoşuna gitmiş bu durum: "Oh oh oh" sözleri ağzından çıkmış, deve hızlanmış.
Memnuniyetini "oh oh oh oh oh" diye belli ettikçe, hayvanın sürati de artıyormuş. Bir anda kendisini uçurumun kenarında bulmuş.
Fakat, deveyi nasıl durduracağını hatırlayamamış. Aklına gelen bütün kelimeleri teker teker söylemiş... nafile.
Sonunda dua etmeye başlamış ve "Amin" demiş. Deve zıpkın gibi durmuş.
Ve Temel, bunun üzerine derin bir "ohhh" çekmiş.

21 Eylül 2014 Pazar

Parmak hesabı



Öğretmen Ali’yi tahtaya kaldırıp soruyor
- 3+5 kaç yapar
 Çocuk parmaklarına bakıp sayıyor ve 
-8 diyor.Öğretmen parmak hesabını yaptığını görünce kızıyor ve hemen diyor ki
- Sok o ellerini cebine ve şimdi şöyle bakayım 5+5 daha kaç yapar
Çocuk eli cebinde ve cevabı verir
                                                    - “Onbir…:)))

Aldatma

Uluslararasi ölçekte bir kadin arastirmasi yapan sosyolog, dünyanin çesitli ülkelerinde kadinlara bir soru sormus.
Kocanizi baska bir kadinla yakalarsaniz ne yaparsiniz???
Soruya ülkelere göre verilen yanitlar ise şöyle olmus:
Isveçli : Neyimi begenmediğini sorarım.
Rus : Evi terk ederim.
Fransiz : Sesimi çikarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.
Italyan : Kadini vururum.
Ispanyol: Kocamı vururum.
Yunanli : Her ikisini de vururum.
Türk : Benim kocam yapmaz!

Berber

Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören bir gün bir berbere gider. Berber de bir güzel tras olur 
tam çıkacakken elini cebine atar o sırada berber
-"Aman efendim siz Beşiktaş’ın koskoca başkanısınız sizden para almam" der.
 Bunun üzerine Yıldırım Demirören ertesi gün berbere hediye olarak tüm futbolcularının birer formasını gönderir.Sonra Fenerbahçe’den Aziz Yıldırım bu berbere gider. Tabi ki aynı muamele. Bir güzel trasını olur çayını içer. Tam çıkacakken elini cebine atar, ama nafile berber yine parayı almaz. Bunun üzerine ertesi gün Aziz Bey, hediye olarak bir yıllık kombine biletini berbere yollar.
Bu seferde Özhan Canaydın bu berbere gider, Trasını olur. Çıkarken tabi ki bizim berber
 yine para almaz. 
-"Siz ki Avrupa Fatihi Cim Bom'unun Başkanısınız. Efendim sizden para almak olur mu" der.
 Bunun üzerine ertesi sabah bir bakar ki dükkanın önünde Cim bomlu yöneticilerin hepsi kuyruğa geçmiş.....beleş ya...)

"Köpek vardır dikkat ediniz"


Ercüment Ekrem Çamlıca'da geniş bahçeli bir evde oturuyordu. Bir cuma günü Yahya Kemal ziyaretine gitti.
Evi kolayca buldu ama kapıdaki "Köpek vardır, dikkat ediniz" yazılı levhayı görünce irkildi birden:
- Eyvah, dedi. İçeriye ihtiyatla girmek lazım.
Önce kapıdaki çıngırağı çaldı kuvvetlice.
Gelen giden olmayınca ne olur, ne olmaz diye eline irice bir taş alıp tedirgin adımlarla bahçeye girdi.
En ufak çıtırtıya kulak kabartarak, eve doğru yürürken bir tane daha gördü aynı levhadan.
Tedirginliği arttı ama yürümeyi sürdürdü. Ama o da ne?
Bir normal "Köpek vardır dikkat ediniz" levhası daha! ..
Artık adım atacak cesareti kalmamıştı
-Ercüment!.. Ercüment!.. diye bağırmaya başladı.
Ama sesine ses veren olmadı...
Yahya Kemal cesaretini toplayıp eve kadar yürümekten başka çaresi kalmadığını anladı. İhtiyatı elden bırakmayarak yürümeye başladı.
On beş-yirmi adım sonra evin kapısının önünde buldu kendini.
O sırada da Ercüment Ekrem bahçenin diğer köşesinden çıkageldi. Dostunu görünce sevindi.
- Vay, safa geldin Yahya Kemal!.
- Safa bulduk azizim ama ödüm de patladı.
- Ödün mü patladı? Sebep?.
- Daha ne olsun, her yanda levha asılı. Bağlı mı bari?
- Bağlı mı? Aman Yahyacığım nasıl kıyar da bağlarım?
Ercüment Ekrem, tam da o sırada evin arkasından dolaşıp gelen yumruk kadar fino yavrusunu gösterdi:
- Bak!..
Yahya Kemal köpeği görünce şaşırdı:
- Ay! O levhalar bunun için miydi?
- Değil mi ya, iki gözüm? Zavallı yavrucağızı görmeyip üstüne basarlar diye astım o levhaları!..

Neredeydin?


Halit Fahri Ozansoy bir ziyafete davet edilmişti. Ertesi gün Ercüment Ekrem Talu'ya rastladı. Talu takıldı arkadaşına,

- Dün gece nerelerdeydin yahu!
- Sorma kardeşim, kendimde değildim.
Talû başını salladı:
- Kimbilie ne rahat etmişsindir!

H


İkinci Dünya Savaşı'nın ilk günleriydi. Karpiç Lokantası'nda bir politikacı içkinin de etkisiyle coşmuştu:
- Şu Hitler'in, bizim politikacılarırnızdan nesi fazla?
Lokantada bulunan Ercüment Ekrem Talû içkisinden bir yudum alıp yanıt verdi:
- Sadece H'si...

Kiralık Ev!..


Bazı büyük adamların doğdukları ya da yaşadıkları evlerin üzerine, onlar öldükten sonra birer yazılı levha koyma adetinden söz ediliyordu.
Florinalı Nazım, Süleyman Nazife sordu:
- Üstad! Ben öldükten sonra kapıma koyacakları levhaya acaba ne yazarlar?
Süleyman Nazif, büyük bir ciddiyetle şu yanıtı verdi:
- Kiralık Ev!..

Sandalci

Macar şair Sandor Petöfi, nehrin karşı kıyısına geçmek zorundaydı ama hiç parası yoktu. Sandalcıya,
 - Arkadaş, dedi. Sana verecek param yok, ama istersen çok güzel bir öğüt verebilirim.
 Kayıkçı, kabul eder ve karşıya geçerler. Petöfi, kıyıya adımını atar atmaz verir öğüdünü:
 - Bana yaptığını başkalarına yapma, yoksa aç kalırsın...

Numarasiz gözlük

Sirkeci Garı'ndaki birahanede oturup demlenen Eşref'e,
orada bulunanlardan biri,
- Üstadım, o güzel hicivlerinizin çoğunda isim olmadığı için kime yazıldığını anlayamıyoruz, der.
- Hicivlerim numarasız gözlük gibidir. Her rezile uyabileceği için isim belirtmiyorum!.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Ac gözlülük

Ormanda güzel bir göl varmış. Bütün hayvanlar oradan su içmeye gelirmiş. Kuşlar da elbette… 

Bir bahar günü, uzak diyarlardan bir turna sürüsü gelmiş. Gölün tatlı ve serin suyundan içip biraz dinlenmek istemişler. 

O sırada o gölde karınlarını doyuran bir kaz sürüsü de bulunuyormuş. Bu kazlar, gölün içindeki balıklarla beslenmekten dolayı hayli semizleşmişler. Turnalar ise uzun yoldan gelmiş, garip ve zayıf kuşlarmış. 

Kazlar, suyun yansımasında kendi beyaz ve tombul bedenlerine bakmışlar, pek beğenmişler. Turnaların boz renkli, zayıf bedenlerine bakıp onları küçük görmüşler. Hatta birbirlerine bu gariban kuşları göstererek, alay etmeye başlamışlar. 

- Şunlara bakın! Ne kadar da çelimsizler! Halbuki biz öyle miyiz? Nerede bizim bembeyaz tüylerimiz, nerede onların boz bulanık tüyleri! Gibi sözler söylemeye başlamışlar. 

Turnalar bu hareketlere çok gücenmişler. 

- Biz uzun yoldan geldiğimiz için aç ve yorgunuz. Anlaşılan siz burada bol rızka sahipsiniz. Bize ikram etmeniz gerekirken böyle davranmanız ne kadar üzücü, demişler. 

Ama kazlar aç gözlü ve obur hayvanlar oldukları için, bu sözlere hiç aldırış etmemiş; 

- Ne diye kendi rızkımızı size ikram edecekmişiz? Onlar bizim hakkımız. Çünkü buraya biz sizden önce geldik. Bir an önce suyunuzu için de çekip gidin. Bu göl bizim, demişler. 

Turnalar, kazların bu hareketine çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş. Çünkü kazlar oldukça kalabalıklarmış. Turnalar ise hem az sayıdaymış, hem de yorgunmuş. Kazlarla kavga çıkarmak istememişler. Sularını içince bir çalı kenarına toplanmışlar. Aç karnına uyumaya çalışmışlar. 

Kaz sürüsü ise turnaları kovduktan sonra gölden yakaladıkları balıklarla karınlarını doyurmaya devam etmişler. Gölde bol balık bulunduğu için karınları iyice doymuş ve hepsini tatlı bir uyku bastırmış. Başlarını tüylerinin arasına sokup uyumaya başlamışlar. 

Turnaları aç karnına uyku tutmamış. Genç turnalardan birkaçı liderlerine gidip, 

- Madem kazlar bizim gölde karnımızı doyurmamıza izin vermiyor, bari gidip başka bir yiyecek bulalım, diyerek izin istemişler. Liderleri onları, 

- Pekâlâ, gidin, fakat çok dikkat edin. Yakınlarda avcılar varsa bizi haberdar edin, diye tembih etmiş. 

Genç turnalar gökyüzüne kanat çırpmaya başlamışlar ki, ne görsünler; gerçekten de iki avcı, omuzlarındaki tüfekle göle doğru gelmiyor mu? 

Hemen geri dönüp sürüyü uyarmışlar: 

- Avcılar buraya geliyor, kaçın!

Turnalar bunu duyar duymaz hemen hep birlikte havalanmışlar ve oradan uzaklaşmışlar. Kazlar ise onlara inanmamış. 

- Turnalar bizi korkutup kaçırmak için yalan söylüyor. Bizi kaçırıp gölü ele geçirmek istiyor. Hani görünürde avcı filan yok, demişler. Ağır vücutlarını kaldırıp, doğru mu değil mi diye bakmaya bile üşenmişler. 

Avcılar bu sırada çalıların arasında gizlene gizlene iyice yaklaşıyorlarmış. Turnaların kaçıp gittiğini görseler de pek önemsememişler. 

- Varsın kaçsınlar, o zayıf kuşları vurup da ne yapacağız? Nasıl olsa göl tombul kazlarla dolu! Demişler. 

Göle iyice yaklaşınca birden kazların üstüne ateş açmaya başlamışlar. 

Ne yazık ki kazlar çok gafil avlanmış. Çoğu felakete uykusunda yakalanmış. Uyananlar da ağır vücutlarını taşıyamadıklarından hızla kaçamamışlar. 

Kaçıp kurtulabilenler ise başlarına gelen bu felaketten ders almışlar. 

- Keşke bu kadar aç gözlü davranmasaydık da elimizdeki nimeti turnalarla paylaşsaydık! Oburluğumuzun cezasını çok fena ödedik, demişler.

Paylasim

Aslan, kurt ve tilki ava çıkmışlar. Bir yabani eşşek, bir ceylan ve bir tavşan avlamışlar. 
Avları yere yatırıp bakarken, aslan kurda sormuş:
- “Nasıl paylaşacağız?”. Kurt: 
-“Tabi ki yüce kralım ceylanı alacak, ben eşşeği, tilki de tavşanı.” demiş.
 Aslan bu cevaba hiddetlenmiş. Bir pençe vuruşu ile kurdun kafasını koparmış. Sonra tilkiye dönerek,
-”Söyle bakalım sence nasıl paylaşmalı?”. Tilki, 
-“Önce eşşeği, sonra ceylanı yiyeceksiniz. Tavşanı da şöyle uzandığınız yerde yavaş yavaş, 
tadını çıkararak atıştıracaksınız.” demiş. 
Bu cevap aslanın çok hoşuna gitmiş.
- “Ne güzel söyledin.” demiş. “Söyle bakalım bu güzel konuşmayı kimden öğrendin?” Tilki :
- “Kurdun kafasından.” diye cevaplamış.

16 Eylül 2014 Salı

serefsizim



Temel anlatıyor:
-Adi herifler, üc kisi üstüme üstüme geldiler, 
ya parani, ya namusunu dediler,
 bes kurus verdiysem serefsizim.

idam


Elektrikli sandalyede ölümü bekleyen Temel yanındaki gardiyana; 
-Elimi tutar misun çok korkiyrum!

olmadi...


Temel is gorusmesine gitmis patron ve mudurlerden olusan bir heyetin onune cikarmislar:
Patron sormus 
-Bak seni sevdim cok kolay soracagim, soyle bakalim: Kara yolunda gider, yolcu tasir, sofor kullanir, bu nedir?
Temel hemen atilmis:
- Otobüs!

Patron 
-olmadi ama, bunun Mersedesi var Fordu var bilemediniIkinci soruyu soracagim soyle bakalim: Havada ucar pilot kullanir bu nedir 
Temel yine atlar:
-Ucak!
 Patron: 
-Ama yine olmadi yolcu ucagi var savas ucagi var kaybettin
Temel uzgun uzgun cikarken patrona donup: 
-Bir soru da ben sorabilirmiyim?  der
Patron: 
-Tabii hakkin, sor bakalim der
Temel:
- Kadinlarin iki bacagi arasinda bulunur  bu nedir?
Patron hemen o malum cevabi verir
Temel:
- Ama olmadi, ananinki var ebeninki var.

Hektor


Temel' in bir köpeği varmış adı da Hektormuş bir gün Temel' in arkadaşı Dursun Temel' in evine gelmiş hoşgeldin faslından sonra geçmiş bir sandalyeye oturmuş bizim Hektor da sandalyenin altına girmiş. O akşam yemekte kuru fasulye yiyen Dursun' un gaz çıkarası gelmiş ve yavaşça osurmuş bunun üzerine
 Temel kızgın bi sesle 
-Hektooor demiş 
Dursun iyi demiş köpek yaptı sandı ,daha yüksek bi sesle 
yine osurmuş 
Temel yine 
-Hektooor, demiş 
Dursun daha şiddetli bi sesle osurmuş 
bu kez Temel 
- Hektor kalk oğlum ordan yoksa Dursun birazdan üstüne sıçacak demiş.

11 Eylül 2014 Perşembe

sigara



Temel savasta büyük çatismanin hemen ardindan gecenin sessizliginde bir sigara yakar.

Arkadasi bagirir,

-Ne yapiyorsun bu çok tehlikeli!..

Temel sakin,

-Merak etme içime çekmeyrum.

Mahkemede


Mahkemede hakim, Temele sormus;
- Kiminle evlisin?
- Bizum kariy lan!
Hakim sinirlenmis,;
- E, herhalde. Sen hic erkekle evlenen duydun mu?
- Duydum tabi, nasil duymadum!
- Kimmis?
- Bizum kari.

is kazasi


Lazların atölyesinde bir iş kazası olmuş ve bir Lazın parmağı kopmuş. Lazlar hemen ilk yardım yaparak kopan parmağı bir buz torbası içinde hastaneye yetiştirmişler. Koşarak cerraha parmağı vermişler.
Parmağı alan cerrah : 
- Güzel, parmağa birşey olmamış. Hasta nerde? 
- Ne hastası? Onu da mı getirmemiz gerekiyordu?

Filozof



Filozof Temel'e sormuşlar:
"Üstad kadınların eli neden öpülür?" 
"Eeee" demiş önce Sonra devam etmiş: 
"Bir yerden başlamak lazım."

Ingilizce


Temel İngiltere'ye gitmişti.
Arkadaşları "İngilizce bilmezsin. İngiltere'de çok sıkıntı çektin mi?" demişler.

Temel " Hayır" demiş.
"Sıkıntıyı asıl İngilizler çekti."

Viagra


Temel eczaneye girmiş;
-Abi bana bir viagra verirmisin demiş.
-Eczacı vermiş viagrayı.
-Temel sormuş.
-Kaç para?
-Eczacı 10 tl.
-Temel 100 tl vermiş .
-Eczacı: bozuk yokmu demiş Temel :
-yok.

-Eczacı:karşıdaki çerezciden bozdur gel.
-Temel: abi çerezci beni tanımaz ki.
-Eczacı: ben burdan işaret ederim bozar paranı demiş.
-Temel karşıdaki çerezciye gitmiş.
-Abi beni eczacı gönderdi ,100 tl yi bozacakmışsın, birde 1000 TL para
-verecekmişsin demiş.
-Çerezci başını kaldırıp eczacıya bakmış, karşıdan eczacı başını
-sallıyarak onay vermiş
-Temel gelmiş ezcacıya 10 tl yi vermiş, viagrayı alıp gitmiş
-Akşam üzeri cerezci gelmiş eczacıya 1000 TL yi alayım demiş
-Eczacı şaşırmış
-Ne 1000 tl si demiş
-Çocuğu gönderdin hem 100 tl bozdurdun, hemde 1000 tl istedin ya demiş.
-Hatta sana baktım onayladın karşıdan.
-İşte o an anlamış eczacı başına geleni, vermiş çerezciye 1000 tl tabii.
-Ertesi gün yaşlı bir amca girmiş ezcaneye.
-Eczacıya oğlum, ben viagra alacam ama etkileri nasıldır bilgi verirmisin demiş.
-Eczacı: amca şu kadarını söyliyeyim, dün birisine bu viagradan verdim, daha
adam kutusunu açmadan hem çerezciyi hem beni sey etti..:)))

Lezbiyen


Temel birgün yolda yürürken bir kız görmüş ve kıza aşık olmuş gitmiş kızın yanına;
" sizi çok beğendim sizinle çıkabilirmiyim "demiş. 
Kız gülümsemiş ve olmaz çünkü ben lezbiyenim demiş. 
Temel gülmüş ve lezbiyen ne demek diye sormuş. 
Kızda; " yani kadınlardan hoşlanırım " demiş. 
Bunun üzerine temel " uyy bende lazbiyenum o zaman bende kadınlardan hoşlaniyrum. " demiş

Av sezonu



Dursun canı sıkkın bir şekilde tarladan gelen Temel'i görür ve hemen sorar: "Hayrola Temel ne oldu daa. Neye böyle öfkelu öfkelu gideysun."
Temel: "Hiç sorma Dursun derdum büyüktür."
Dursun: "Hayrola uşağum neymiş derdin?."
Temel: "Tarlada iken canım acayip fadimeyi çekiyur, ama eve gelince tık yok."
Dursun: "Uşağım o zaman Fadime sana gelsin."
Temel: "Nasıl olacak bu?"
Dursun: "Al tüfeği yanına canın çekince patlat Fadime anlar koşar gelir."
Temel: "Hay aklınla bin yaşa emi."
Tabi Temel bunu hemen uygulamaya koyar. Canı çekince hemen tüfeği patlatıveriyor Fadime yanında. Aradan bir kaç hafta geçiyor Dursun yine Temel'i tarladan gelirken görüyor.
Dursun: "Hayrola Temel nasıl gidiyor verdiğim taktik?"
Temel: "Valla Dursun ilk başta çok iyidi, ama av sezonu açıldı açılalı Fadimenin yüzünü göremez oldum. "

Meyhaneci



Oflu hoca Cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu:

-"Paranızı sokağa atıyorsunuz! Kazanan kim? Meyhaneci...
......
En büyük dükkan kimin? Meyhanecinin...

En güzel ev kimin? Meyhanecinin...

Ya en güzel araba? Meyhanecinin.

Bu paraları veren kim? Ha sizin gibi kafasızlar..."

Aradan 2 hafta geçer, bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılıp öperek:

-"Allah razı olsun hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu.."

Hoca memnun:

-"Aferin, içkiyi bırakmanın mükafatlarını ahirette de göreceksin oğlum." der. Adam düzeltir:

-"İçkiyi bırakmadım hocam, MEYHANE AÇTIM!"

10 Eylül 2014 Çarşamba

Horoz

Horoza sormuşlar 
-tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan?.Horoz cevaplamış; 

-Ben *ikerim gerisine karışmam...

Kacak elektirik

Temel ile Dursun dertleşiyormuş;
Temel: Oofffff off... Hanımdan hiç elektruk alamiyrum be Dursun...
Dursun: Uyyy evlendiyundan beri mi alamiysun, yoksa yaşlandin mu?
Temel: Evlendiyumdan beridur.
Dursun: Eeeee nasıl dayandın bu vakte kadar Temelum?
Temel: Kaçak elektrik kullandım Dursunim..

Kılçık

Temel bir gün Dursun'a 
-Balık kılçığı yemenin insanın kafasını calıştırdığını söylemiş. 
Bu habere sevinen Dursun yanına Temel'i de alarak hemen bir balık lokantasına gitmiş. 
Az sonra gelen balıkların etini Temel, 

kılçıklarını Dursun yemiş. 
Böylece üç porsiyon balık tükettikten sonra Dursun hesabı ödemiş ve dışarıya çıkmışlar. 
Yolda bir ara Dursun: 
- Baa bak Temel. Sen galiba kazuklayisun beni ? demiş. 
Temel gülerek cevap vermiş: 
- Bak, gördün mü ? Kafan çalışmaya başladı bile

Temel ve Yahudi

Temel bir gün trende yolculuk yaparken kabine yahudi bir yolcu binmiş. Gerek Temel'in hal ve hareketlerinden gerekse giyim tarzından saf biri olduğunu anlamış ve onu aşağılamak istemiş. Hemen Temele yönelerek 
- Beyefendi size bir soru sorabilirmiyim 
demiş. 
Bunun üzerine Temel 
- Sor uşağum demiş.
Bunun üzerine yahudi yolcu akıllılık yaparak demişki 
- Sen bana bir soru sor bilemezsem 20$ veririm, 
sen benim sorumu bilemezsen bana 10$ verirsin olur mu?
demiş ve Temel kabul etmiş. 
Yahudi yolcu 
- Sen sor demiş ve Temel sormuş: 
- 3 ayaklı canlı nedur? 
Yahudi biraz düşünmüş 20$ ı uzatarak 
- Bilemedim demiş. 
Temel 20 $' ı almış. Yahudi yolcu sormuş 
- Sen söyle.
Temel 
- Bende bilmeyrum 
diyerek 10$'ı geri vermiş

Hazine

Temel bir gün hazine bulur ve hazineyi evine götürmek ister fakat hazine oldukca ağırdır. Bundan dolayı ertesi gün bir eşşekle almak için hazineyi gömer 
ve üstünede 

"TEMEL BURAYA HAZİNE GÖMMEDİ
diye bir tabela koyar. 
Ertesi gün hazineyi almak için geldiginde ne görsün; 
"DURSUN BURDAN HAZİNEYİ ALMADI"

Temel Ucakta

Temel,alman,İngiliz ve Fransız bir uçaktaymış.Uçak Almanyanın üzerinden geçerken Alman
-Bırakın beni atlamak istiyorum demiş 
niye diye sormuşlar
-Benim annem bi zamanlar burada orospuydu aklıma geldikçe ölmek istiyorum demiş . Neyse atlamasını engellemişler.
Bu sefer uçak Fransadan geçerken aynı sözleri Fransız da söylemiş.neyse onnuda engellemişler.Uçak bu sefer ingiltereden geçerken İngiliz 
yine aynı şekilde
- Bırakın beni bende atlamak istiyorum demiş,
yine niye diye sormuşlar 
-Benimde annem orospuydu bende aklıma geldikçe ölmek istiyorum demiş. sonunda onuda engellemişler busefer uçak Türkiyenin üstünden geçerken Temelde atlamak istemiş 
-Niye atlıyon seninde mi annen orospuydu? demişler
Temelde
-Yokk, ben bu kadar orospu çocuğu içinde duramam demiş

9 Eylül 2014 Salı

Sinav


Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı tura atarak cevapları vermiş. 
Ona rağmen heyecanlıymış. Üç saat sonra öğrencilerin çoğu soruları yanıtlayıp, 
sınav kağıdını verip salonu terk etmiş, Temel hala yazı tura atıyormuş. 
Sınav görevlisi öğretmen gelip başına dikilmiş demişki:
- Temel, soruların hepsini yazı tura atıyorsun, soruları cevaplamayı hala bitiremedin mi?
Temel:
- Hocam bir saat önce bitirdum; ama cevaplarımı kontrol ediyrum.

Tabut


Temel’ in karısı Fadime vefat etmiş.  
Cenaze namazı kılınmış, cemaat tabutu sırtına almış, 
Tam camii den cenazeyi çıkartacaklar, tabut camii nin kapısına çarpmış.
 Bakmışlar tabuttan bir inleme sesi geliyor, Açmışlar tabutu,bakmışlar Fadime yaşıyor. Hemen hastaneye götürmüşler ve  10 sene daha yaşamış Fadime. 
10 sene sonra öldüğünde yine aynı camii ye getirmişler cenazeyi.
 Namaz kılınmış. Tam cenazeyi kapıdan çıkaracaklar,
 Temel cemaate seslenmiş :
- Ula cözinizi seveyum. Kapiya tikkat edun daaa

Otobanda


Temel otoyolda ters yöne girer.. Bunu gören trafik polisi,
sürücüleri uyarmak için radyodan anons yaptırır. Bu arada ters yolda ilerleyen Temel de radyo dinlemektedir..
Polis radyodan:
-Lütfen dikkat, ters yönde ilerleyen bir araç var!
Temel bağırır,
-Ne bir tanesi ,hepsi hepsi.. :)

Dünyanın en büyük kulesi

Bir gün Temel ile Dursun yabancı bir ülkeye gitmişler. Temel çok yüksek bir kuleyi göstererek:
- Ula Dursun, bileymusun? Bu kule dünyanın en püyük kulesiymiş daaa. Hatta en üstine çıkıp atladığında 3 günde anca yere düşeymuşsun.
- Peki düşünce öleymisun?
- Ne zannettun ya, insan 3 gün yemeden içmeden hayatta kalabilir mi hiç daa? :)

ŞİŞLİK


Temel tarlada çalışırken çişi gelmiş, çıkarmış oraya çişini yaparken başlamış bağırmaya
-"uyy yandum!..".
Fatime kosmus yanina 
-"Ula ne oldi?"
Temel: 
-"Ari sokti çukumi daa."
Hemen kasabaya doktora giderler. Doktor Temelin aletini eline alır evire çevire incelerken Fatime de yandan onlara bakmaktadır. Fadime doktorun kulağına eğilir ve der ki:
-"Toktor bey acısını al ama şişluk kalsun

Avci

Dort kisilik avci grubu, tecrubeli avci Temel'in onderliginde ormanda
ilerlemekte.Karsilarina kucuk bir delik cikar.Temel:
`Yatin yere,tavsan deligi !'
Butun avcilar yere yatarlar. Gercekten bir muddet sonra delikten tavsan
cikar. Avcilar hemen vururlar.Tekrar yurumeye baslarlar.Bir sure sonra
buyukce bir delik cikar karsilarina. Temel :
'Yatin yere, tilki deligi!' Yatarlar.
Biraz sonra tilki cikar.Onu da vururlar.Tekrar yola duserler.Bu defa daha
buyuk bir delik cikar. Temel :
`Yatin yere, ayi ini !'Yere yatarlar ve cikan ayiyi vururlar.İyice keyiflanan avcilar yurumeye devam ederler. Kisa bir zaman sonra kocaman bir deligin basinda dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakar.Temel :
'Usaklar ne cikacagini bilmiyorum.Ama yatin yere,ne cikarsa bahtimiza!' . . .
Ertesi gun gazetelerde :
`Dört avci tren altinda can verdi...

FİNDUK



Temel 'in üç oğlu varmış. Onlara findik getirmiş.
- Yiyin finduklari da pipiniz buyusun, demiş.
- Temel, piraz da sen ye, demiş karisi Fadime

TEMEL HAMİLE


Midesi ağrıyan Temel, doktora gider. Tanıdık olan doktor, 
Temel ile biraz dalga geçmek için, kısa bir muayeneden sonra
 hemen teşhisi koyar:
- Temel, sen hamilesin.
Temel, kendi kendine söylenir:
- Ne? Yaktın beni Fadime, sana kaç kere "Sevişirken üste çıkma" demiştum.

8 Eylül 2014 Pazartesi

Sandalci


Vaktiyle Karadenizli bir kayıkçı, bir âlimi sandalına almış Üsküdar’a götürüyor.
Yol uzun, sandal yavaş, âlimin canı sıkılmış. “Hiç olmazsa vakit geçer” diye düşünerek sandalcıyla sohbet etmek istemiş…
İlgilendiği konuyu bulmak için de üst üste sorular sormaya başlamış:
“Matematik bilir misin?”
“Bilmem.”
“Fizik bilir misin?”
“Bilmem.”
 “Tarih bilir misin?”
“Bilmem.”
Âlim, sonunda dayanamamış ve patlamış: 
“Desene hayatının yarısı boşa gitti!”
Sandalcı içerlemiş içerlemesine, ama ses çıkarmamış. Derken rüzgâr uğuldamaya, deniz kabarıp homurdanmaya başlamış.
Sandal fındık kabuğu gibi sallanıp, âlim dehşet içinde tutunacak yer ararken, sandalcı bağıra bağıra sormuş:
“Yüzme bilir misin?”
“Yok” demiş âlim, “araştırma yapmaktan, yüzme öğrenmeye vakit bulamadım.”
Sandalcının kahkahası rüzgârın uğultusuna karışmış:
“Desene hocam, hayatının tamamı boşa gitti!”