Fenerlinin biri berberde saçlarını kestiriyormuş. Berberin durduk yere
“İlk gittiğin maçı hatırlıyor musun?” diye soracağı tutmuş.
“Evet ne olacak”?” demiş bizimki sinirli sinirli.
Hangi maçtı?
Bir Galatasaray maçıydı”
“AliSamiyen Stadında mı”?
“Evet ordaydı”
Aradan birkaç Dakika geçer ve berber tekrar sorar:
“Hangi maçtı demiştin?”
Galatasaray maçı”
Nerde , Nerede?
AliSamiyen Stadında dedik ya!
Birkaç dakika sonra yine aynı hikaye:
“Demek hayatında ilk gittiğin maç Galatasary maçıydı haaaa....”
Bizim fenerli giderek sinirlenerek
“Evet be. Galatasaray maçıydı
Berber aynı konuyu birkaç dakika yine açmaya kalkışınca bizim fenerli isyan etmiş.
“Kardeşim ilk gittiğim maçın Galatasaray maçı olduğunu elli kere söyledim.Niçin tekrar tekrar soruyorsun?”
Berber dayanamaz:
-Galatasaray deyince saçların diken diken oluyor da, daha rahat kesiyorum..
28 Nisan 2015 Salı
sağımı solumu
Nasrettin Hoca'nın hanımı gece yarısı Hoca'yı dürtüp uyandırmış... "Hoca sağ tarafındaki masanın üzerinde sürahi var... Bana uzatsana" demiş...
Uyku sersemi Hoca hanımını "Bu karanlıkta sağımı solumu nasıl bileyim" diye terslemiş
Uyku sersemi Hoca hanımını "Bu karanlıkta sağımı solumu nasıl bileyim" diye terslemiş
3 Nisan 2015 Cuma
İstanbul’un Kanalları
Temel İstanbul’a yeni geldiği günlerde bütün parasını çaldırmış. Karakolda komisere o kadar ısrar etmiş ki sonunda komiser;
-Merak etme İstanbul’un altını üstüne getirip bulacağım demiş.
Karakoldan çıkan temel karşısında belediye işçilerinin kanal kazdığını görünce;
-Ulan komiser erkek uşakmış, İstanbul’u altını üstüne cetirey.
Temel Doktorda
Bana inamayu musun?
Temel doktora gidip midesinin ağrıdığını söyler.
-Doktor muayene etmek için “soyun” der Temel’e…
Temel şaşırır, hatta bozulur;
-Bana inanmayu musunuz? Doktor bey der.
Ateşin Var mı?
Temel bir gün rahatsızlığı nedeniyle doktora gitmiş. Şikâyetlerini anlattıktan sonra doktor sormuş;
-“Ateşin var mı?”
Temel şaşırmış;
-“Kusura pakma toktor bey, sigara içmeyurum,” demiş.
Kırık Parmak
Temel doktora gitmiş;
-Hastayım doktor, çok hastayım, vücudumun her yeri ağrıyor, nereme dokunsam sızım sızım sızlıyor, dökülüyor…
Doktor;
-Nasıl hastalık o, tüm vücudunu saran ağrıtan?
Temel parmağının ucuyla kafasına dokunmuş;
-Ay ay ay…
Sonra göğsüne parmağını basmış ve yine acıyla bağırmış. Sonra beline, yine acıdan allak bullak olmuş, sonra bacaklarına… Temel parmağını neresine dokundursa ağrıyla irkiliyormuş… Doktor daha fazla dayanamamış;
-Ver bakayım şu elini, demiş. Bak oğlum senin parmağın kırık.
plakasini aldim
Temel bir gün kahvede oturuyormuş.
Tursun koşa koşa yanına gelmiş;
-“Temel arabani çaliyorlar” demiş.
Temel koşa koşa gitmiş. Döndüğünde Tursun sormuş;
-“Ne oldi ? Yakalabildun mi ?”
Temel;
-“Yakalayamadim ama plakasini aldim” demiş.
Temel koşa koşa gitmiş. Döndüğünde Tursun sormuş;
-“Ne oldi ? Yakalabildun mi ?”
Temel;
-“Yakalayamadim ama plakasini aldim” demiş.
Temel’in Yalanı
Temel;
-Penüm papam sizin papanıza yüz milyon porç vermiş. Pağa yüz milyon porcunuz var.
-Yalan. Demiş ağa.
-Yalansa en cüzel yalanı söyledim, yüz milyonu verin, toğruysa papamın yüz milyonunu isteyrum.
Albümdekiler
MÜSLÜM GÜRSES
Arbeskin babası Müslüm Gürses yıllar önce ilk albümünü
çıkarmak için stüdyoda çalışıyor. Yanında da ünlü
müzik hocaları. Müslüm baba ağzında mikrofon kulağında
kulaklık şarkılarını okuyor. Müzik hocaları zaman
zaman müslüme "detone okuma, detone okuma" diye
uyarılarda bulunuyor. Müslüm baba hiç oralı olmuyor.
Hocalar devamlı "detone okuma diye uyarılarda
bulunuyor. Sonunda patlayan müslüm baba "bunaltmayın
be kardeşim BETONA okumuyorum mikrofona okuyorum"
diye hocalarına çıkışmış.
KENDİ SESİ ZANNETTİ
Müslüm Gürses: Usta sanatçı bir sabah eşi Muhterem Nur'a radyoyu açmasını söyler.
Bir süre sonra radyodan yükselen şarkıyı pür dikkat dinleyen ünlü sanatçı, eşine dönerek hayretle, '
-Ya Muhterem ne güzel şarkı yapmışım. İyi de ben bu şarkıyı ne zaman söyledim?' diye sorar. Muhterem Nur da şaşkınlık içinde eşine,
-'İyi de hayatım şarkıyı söyleyen sen değilsin, Hakan Taşıyan? der.
KENDİ SESİ ZANNETTİ
Müslüm Gürses: Usta sanatçı bir sabah eşi Muhterem Nur'a radyoyu açmasını söyler.
Bir süre sonra radyodan yükselen şarkıyı pür dikkat dinleyen ünlü sanatçı, eşine dönerek hayretle, '
-Ya Muhterem ne güzel şarkı yapmışım. İyi de ben bu şarkıyı ne zaman söyledim?' diye sorar. Muhterem Nur da şaşkınlık içinde eşine,
-'İyi de hayatım şarkıyı söyleyen sen değilsin, Hakan Taşıyan? der.
MAHSUN KIRMIZIGÜL
Ünlü şarkıcı mahsun kırmızıgül birgün iç çamaşırcıya
gitmiş. Tezgahtara, külot almak istiyorum demiş.
Tezgahtar Mahsun'a "slip" mi verelim mahsun bey? diye
sormuş Mahsunda "silmeye gerek yok ben evde yıkarım"
demiş.
İBRAHİM TATLISES
İbrahim tatlıses birgün oğlu ido'yu oyuncakçıya
götürür. İdo oyuncakçının vitrinindeki dev PEMBE
PANTERİ babasına gösterir. Baba bunu alalım der.
İbo'nun oğluna verdiği cevap oldukça ilginçtir.
"oğlum, pembe kız rengi bize yakışmaz mavisini veya
siyahını alalım" der.
BURHAN ÇAÇAN
Ünlü türkücünün yıldızının parladığı ve cebinin
dolmaya başladığı yıllar gençler arasında LEVİS 501
jean pantolon modası varmış. Herkes birbirine giydiği
levis 501 modellerini gösterip hava atarmış. Bu modayı
duyan burhan çaçan "ulan şu 501 den bir tanede ben
alayım" diyerek levis magazasına gitmiş. Tezgahtara
"bi 501 ver kurban" deyip soyunma odasının yolunu
tutmuş 5 dakika sonra soyunma odasından pantolonu
uzatıp "kurban bunun beli sıktı, 502 ver onu
deneyeyim" demiş.
Salataya sogan
MUSTAFA ALABORA Müjdat ( Gezen ) ve ben eslerimizden ayrilmistik.
Müjdat yalniz yasiyordu. Ben de bir müddet onun evinde kaldim.
Iste bu dönemde bir aksam ben mutfakta çoban salatasi yaparken telefon çaldi. Müjdat açti, kisa bir konusma yapip kapatti ve yanima geldi.
- Mustafa, salataya sakin sogan koyma!..
- Niye?..
- Simdi tanimadigim bir kadin telefon etti, yaninda bir kadin daha varmis, bize oturmaya gelmek istiyorlarmis...
Ikimiz de bekardik ve iki tane tanimadigimiz kadin kendilerinden cosmus, gelmek istiyorlardi... Eee, Müjdat hakliydi tabi, salataya sogan koymamak gerekirdi... Neyse, kisa bir süre geçti. Ben diger yemeklerle ilgileniyorum. Birden kapi çaldi. Ben mutfakta oldugum için Müjdat kapiya gitti...
Ve kapiyi açar açmaz, bana ordan seslendi:
- Mustafaa...
- Efendim?..
- Salataya sogan koyabilirsin!..
Hakliydi Müjdat, çünkü gelen kadinlar çok çirkindi!...
Müjdat yalniz yasiyordu. Ben de bir müddet onun evinde kaldim.
Iste bu dönemde bir aksam ben mutfakta çoban salatasi yaparken telefon çaldi. Müjdat açti, kisa bir konusma yapip kapatti ve yanima geldi.
- Mustafa, salataya sakin sogan koyma!..
- Niye?..
- Simdi tanimadigim bir kadin telefon etti, yaninda bir kadin daha varmis, bize oturmaya gelmek istiyorlarmis...
Ikimiz de bekardik ve iki tane tanimadigimiz kadin kendilerinden cosmus, gelmek istiyorlardi... Eee, Müjdat hakliydi tabi, salataya sogan koymamak gerekirdi... Neyse, kisa bir süre geçti. Ben diger yemeklerle ilgileniyorum. Birden kapi çaldi. Ben mutfakta oldugum için Müjdat kapiya gitti...
Ve kapiyi açar açmaz, bana ordan seslendi:
- Mustafaa...
- Efendim?..
- Salataya sogan koyabilirsin!..
Hakliydi Müjdat, çünkü gelen kadinlar çok çirkindi!...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)