Profesör, elinde, içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı.
“Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?” diye sordu.
Öğrenciler, ’50gr!’ …. ’100gr!’ …. ’125gr’ cevabını verdiler.
“Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem” dedi profesör ve devam etti:“
-Ama, benim sorum şu:Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?”
- Hiçbir şey
- Tamam, peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?
- Kolunuz ağrımaya başlardı.
- Haklısın; peki ya 1 gün boyunca tutsam ne olur?
- Kolunuz iyice ağrır, adaleniz spazm yapar, belki de
çözüm bulmak için hastaneye gitmek zorunda kalırsınız.
Sorularına cevap alan profesör, can alıcı noktaya temas etti:
- Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme ortaya çıktı mı?
Öğrenciler bir ağızdan cevapladılar:
“Hayır.”
- Peki o takdirde, zaman içinde kolun ağrımasına ve kas spazmına yol açan olay neydi?
Profesör ikinci bir soru daha sordu:
- Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?
- Bardağı bırakırsanız, rahatlarsınız.
Profesör beklediği cevabı almıştı.
Öğrencilerini kutladı ve bütün bu soruları sormasına sebep olan açıklamayı yaptı:
“Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanda birkaç dakika tutarsan, bir sorun yaratmaz.Uzun bir süre düşünürsen, başın ağrımaya başlar. Ama hiç aklından çıkarmazsan,artık başka bir şey düşünemez hale gelirsin; bu seni bitirir. Elbette hayatınızdaki sorunları düşüneceksiniz; halletmeye çalışacaksınız.Ama en önemlisi, onları, her günün sonunda, uyumadan önce yere bırakmaktır.Bu şekilde strese girmez ve sabah taze bir beyinle uyanırsınız. Taze bir güne,yeni sorunlarla mücadele azmini kazanarak başlamış olursunuz. Bu yüzden arkadaşlarınıza vereceğiniz en önemli tavsiye,
‘Bardağı yere bırak’ olmalıdır.
19 Kasım 2015 Perşembe
13 Kasım 2015 Cuma
Rusya Almanya yakinlasmasi?
Almanya Başbakanı Merkel'de fobi derecesinde köpek korkusu varmış. Merkel'in Moskova'yı ziyaretinde konuğunun bu fobisini bilen Putin, Merkel'i bahçede gezdirirken iki tane kurt köpeğinin salıverilmesi talimatı vermiş adamlarına... Merkel de köpekleri görünce korku içinde Putin'e sarılmış. Böylece Alman-Rus yakınlaşması gerçek olmuş...
De Gaulle Ankara'da
De Gaulle Fransa'nın Cumhurbaşkanıyken 1968'de Ankara'yı ziyaret ettiğinde, kentin Belediye Başkanı Ekrem Barlas ona Ankara Belediyesi hakkında bilgiler verirken, yanlarında Türkçe anlatılanları Fransızcaya çevirecek olan çevirmen beklemekteymiş. Ekrem Barlas "Elektrifikasyonu tamamladık, kanalizasyon sistemimiz mükemmel, Ankara Belediyesi'nde bir reklamasyon servisi kurduk" diye anlatmaya başlamış... Çevirmen bu anlatılanları De Gaulle için Fransızcaya çevirmeye teşebbüs edince Fransız devlet adamı onu susturmuş, "Tercümeye gerek yok. Meğer ben Türkçe biliyormuşum" demiş.
12 Kasım 2015 Perşembe
Kuslar
Babası İspanya’nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın.
Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.
Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkûmlara verilmesi yasaktı.
Bu sebeple kâğıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...
Çok üzülmüştü küçük kız.
Babasına söyledi bunu, o da:
“Üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?” dedi.
Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü.
Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti.
Babası keyifle resme baktı ve sordu:
“Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?”
Küçük kız babasına eğilerek, sessizce şöyle dedi :
“Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri...
Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.
Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkûmlara verilmesi yasaktı.
Bu sebeple kâğıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...
Çok üzülmüştü küçük kız.
Babasına söyledi bunu, o da:
“Üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?” dedi.
Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü.
Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti.
Babası keyifle resme baktı ve sordu:
“Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?”
Küçük kız babasına eğilerek, sessizce şöyle dedi :
“Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri...
Sampiyonluk kutlamasi
Bir İtalyan, bir Rus, bir Fransız bide bizum Temel. Şampiyonlar liginde karşılaşmışlar başlamışlar muhabbete; İtalyan demiş ki
-Bizim ülkemizde şampiyon olan takım iki gün iki gece kutlamalar yapar.
Rus demiş ki
- Bizim ülkemizde şampiyon olan takım iki tanker votka içerek kutlama yapar.
Fransız demiş ki
- Bizim ülkemizde şampiyon olan takım 400 güzel kızla şampiyonluk kutlar. Bizum Temelde demiş ki
-haçan pizum orda şampiyon kim olursa olsun kutlamasini fenerbahçe yapar...
9 Kasım 2015 Pazartesi
Bagirsaklar
Temel'in kötü huylarından biri de her sabah uyanır uyanmaz, "gök gürültüsü kadar yüksek sesle gaz "çıkartmakmış.
Karisi fadime de bu densizliğe pek içerler,
-"gözü çikasu heruf,ha pir sabah poyle osururken, tüm pagursaklarun donuna dökülsun da cör cünunu daaa" dermis.
Derken, kurban bayramının ikinci sabahı, fadime mutfakta kurban etlerini ayıklarken ve temel hâlâ uyurken, temel'i yola getirme niyetiyle, bir gün önce kurban olarak kestikleri koçun barsaklarını toparlayıp bir güzelce temel'in donunun içine koymuş !
Az sonra temel uyanınca, adeti üzere, keyifle ve gök gümbürtüsü timsali, gaz atınca bir de bakmış ki tüm bagirsakları donunun içinde.
Şaşkınlık ve korku ile rengi benzi atmış aklı uçup gitmiş.
Temel, bir müddet sonra kendine gelmiş kalkıp tuvalete gitmiş epey zaman sonra, sararmış yüzünden soğuk terler damlayarak bitap yorgun bir halde mutfağa gelen temel;
- " Haçan dedigun oldi be fadime, osururken tüm pagirsaklarum donuma döküldu da" dediğinde, fadime
"Olsun, ama pagirsaklarun çikarken canun da pek yanmistur be temel'im" diyerekten gönlünü almaya çalisirken, temel yanıtlamış hemen
-"Yok be fadime, ha çikarken acumadi da, geri sokarken az kalsun ceberiyazdum daaa"
Karisi fadime de bu densizliğe pek içerler,
-"gözü çikasu heruf,ha pir sabah poyle osururken, tüm pagursaklarun donuna dökülsun da cör cünunu daaa" dermis.
Derken, kurban bayramının ikinci sabahı, fadime mutfakta kurban etlerini ayıklarken ve temel hâlâ uyurken, temel'i yola getirme niyetiyle, bir gün önce kurban olarak kestikleri koçun barsaklarını toparlayıp bir güzelce temel'in donunun içine koymuş !
Az sonra temel uyanınca, adeti üzere, keyifle ve gök gümbürtüsü timsali, gaz atınca bir de bakmış ki tüm bagirsakları donunun içinde.
Şaşkınlık ve korku ile rengi benzi atmış aklı uçup gitmiş.
Temel, bir müddet sonra kendine gelmiş kalkıp tuvalete gitmiş epey zaman sonra, sararmış yüzünden soğuk terler damlayarak bitap yorgun bir halde mutfağa gelen temel;
- " Haçan dedigun oldi be fadime, osururken tüm pagirsaklarum donuma döküldu da" dediğinde, fadime
"Olsun, ama pagirsaklarun çikarken canun da pek yanmistur be temel'im" diyerekten gönlünü almaya çalisirken, temel yanıtlamış hemen
-"Yok be fadime, ha çikarken acumadi da, geri sokarken az kalsun ceberiyazdum daaa"
8 Kasım 2015 Pazar
Can çıkar, huy çıkmaz!..
Zamanın birinde, bir nehir kıyısında bir kurbağa yaşarmış... Bu kurbağa, nehrin diğer kıyısına hayvanları geçirir, onlara iyilik edermiş.
Bir gün, bir akrep gelmiş...
“Kurbağa kardeş, beni de karşı kıyıya geçirir misin” demiş... Kurbağaiyiniyetli ama, o kadar da saf değilmiş.
“Olur mu öyle şey?.. Sen akrepsin, ben seni nasıl karşı kıyıya geçiririm. Sen bana zarar verirsin” demiş.
Akrep, muhatabının “iyiniyetli ve yardımsever” olduğunu biliyor ya; “Sen beni yine de karşı kıyıya geçir, ben sana bir şey yapmam... Nasıl olsa ikimiz de suyun içinde olacağız!.. Sokarsam ikimiz birden boğuluruz” deyince,“kurbağa”nın aklına yatmış...
Doğru ya; böyle bir şey olursa ikisine de zarar gelecek... Sırtına almış akrepi...
Tam nehrin ortasında iken, akrep kurbağayı bir güzel sokmuş... Kurbağa, akrebin zehirinden boğulurken, sormuş;
“Neden?”.
Akrep ne desin;
“Ne yapayım, huyum bu.”
Evet; akrepe, “Niye soktun?” diye sorulmaz!.. Huyu bu!..
Kisas:
- Dost gibi görünen bir tilkiyi asla tavuk kümesine sokma, bir gün gelir tilkinin karnı acıkır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)