30 Aralık 2017 Cumartesi
YÜZME ÖGRENMISLER
Zamanımız Fransız Yazar ve düsünürlerinden, egzistansiyalizmin günümüzdeki temsilcisi Jean Paule Sartre, asırı
derecede içki içermis. Bir dostu sormus:
— Niçin bu kadar içiyorsunuz?
— Kederlerimi bogmak için.
— O kadar içtiniz ki, kederleriniz hâlâ bogulmadı mı?
— Maalesef yüzme ögrenmisler...
BÖYLE BIR USAK
Sık sık çevresindeki, emri altındaki kisileri azarlar, kırarmıs. Yine öfkeli bir
anında usagını agır bir sekilde azarlamıs, hakarette bulunmus. Usak:
— Artık bu kadarı fazla, diyerek alıp basını gitmis.
Bunu duyan usak simsarları hemen Hüsrev Pasa’nın konagına damlamıslar. Hüsrev Pasa aradıgı usakta bulunmasını
istedigi nitelikleri sıralamaya baslamıs:
— Benim huyumu biliyorsunuz, bana buna göre bir usak bulacaksınız. Bulacagınız usak öyle zır cahil olmasın. Az çok
okuma yazma bilsin, biraz mürekkep yalamıslıgı olsun.
— Bulacagımız usagın böyle biri olmasına dikkat ederiz pasam.
— Bulacagınız usak hossohbet, nüktedan biri olsun. Biraz halden, dilden anlasın. Yorgun ve sıkıntılı zamanlarımda beni
eglendirsin.
— Bas üstüne pasam...
— Biraz hesap kitaptan da anlasın.
— Peki pasam.
— Biraz musikiden de anlasın. Malum müzik ruhun gıdasıdır, derler.
— Emredersiniz pasam.
Bu konusma sırasında orada bulunan devrin tanınmıs sairi Izzet Molla söze karısmıs:
— Pasam, sizin aradıgınız gibi birini hasmetli padisahımız da arıyormus.
Pasa merakla sormus:
— Ya öyle mi, ne yapacakmıs acaba?
— Sayet böyle birini bulabilirse sadrazam yapacakmıs.
anında usagını agır bir sekilde azarlamıs, hakarette bulunmus. Usak:
— Artık bu kadarı fazla, diyerek alıp basını gitmis.
Bunu duyan usak simsarları hemen Hüsrev Pasa’nın konagına damlamıslar. Hüsrev Pasa aradıgı usakta bulunmasını
istedigi nitelikleri sıralamaya baslamıs:
— Benim huyumu biliyorsunuz, bana buna göre bir usak bulacaksınız. Bulacagınız usak öyle zır cahil olmasın. Az çok
okuma yazma bilsin, biraz mürekkep yalamıslıgı olsun.
— Bulacagımız usagın böyle biri olmasına dikkat ederiz pasam.
— Bulacagınız usak hossohbet, nüktedan biri olsun. Biraz halden, dilden anlasın. Yorgun ve sıkıntılı zamanlarımda beni
eglendirsin.
— Bas üstüne pasam...
— Biraz hesap kitaptan da anlasın.
— Peki pasam.
— Biraz musikiden de anlasın. Malum müzik ruhun gıdasıdır, derler.
— Emredersiniz pasam.
Bu konusma sırasında orada bulunan devrin tanınmıs sairi Izzet Molla söze karısmıs:
— Pasam, sizin aradıgınız gibi birini hasmetli padisahımız da arıyormus.
Pasa merakla sormus:
— Ya öyle mi, ne yapacakmıs acaba?
— Sayet böyle birini bulabilirse sadrazam yapacakmıs.
GÖLGE ET
Arif Nihat Asya, Sinoplu Diyojen’in söyledigi ünlü
"Gölge etme, baska ihsan (iyilik) istemem!’" sözünü; ortamın ve
çevrenin insan yasamındaki etkisini anlatmak için söyle söylermis:
— Çölde Diyojen’e rastladım, gölge et, baska ihsan istemem, dedi.
NADIR GÜLER
Ünlü Türk karikatüristi Cemal Nadir Güler’e (1902—1947) ahbabı bir gün:
— Senin adın Güler, ama suratın hep asık duruyor, demis.
Cemal Nadir cevap vermis:
— Evet benim adım Güler, ama Nadir Güler...
ANKARA’NIN SEVILEN YANI
Yahya Kemal’in Istanbul’a hayranlıgı herkesçe bilinir. Siir ve yazılarının büyük çogunlugunun konusu Istanbul’dur. Onun
için Istanbul’dan ayrı olmak sevgiliden ayrı olmak gibidir.
Yahya Kemal, su veya bu nedenle Ankara’da ikamet etmek zorunda kalınca, Istanbul burnunda tütermis. Sormuslar
kendisine:
— Üstat, Ankara’nın sevdiginiz bir yanı yok mu?
— Var, demis, Ankara’nın Istanbul’a dönüsünü severim.
14 Aralık 2017 Perşembe
Yem
Temel yine palavra sıkıyordu:
– Haçan dün pir paluk tuttum ki kocaman.
– Demeee! Yoksa balina mı tuttun?
– Uyy yok uşağım, pen palinayı yem olarak kullandım daa...(acaba hangi paluktur pilin bakayim.Cevaplari alta yorum olarak yazin)
– Haçan dün pir paluk tuttum ki kocaman.
– Demeee! Yoksa balina mı tuttun?
– Uyy yok uşağım, pen palinayı yem olarak kullandım daa...(acaba hangi paluktur pilin bakayim.Cevaplari alta yorum olarak yazin)
İnadın bu kadarı...
Karadenizli bir vatandaş bir Fransız turisti kayıkla gezdiriyormuş.
Fransız bir ara sıkışmış ve yellenmeye başlamış. Buna içerleyen
Karadenizli de yellenmeye başlayınca bir yarıştır almış yürümüş. Bir Fransız, bir Karadenizli derken Fransızın sermayesi tükenmiş.
Karadenizlidende ses gelmeyince dönerek, yarım yamalak Türkçesiyle:
– Bravo... Bravo! demiş. İnatçı Karadenizli cevap vermiş:
– Bravo, bravo ama, n'aber ben sıçtım...
Eve gidince
Bir toplulukta fıkra , anlatılıyordu. Herkes katılırcasma kahkahalarla gülüyordu. Yalnız tek bir adam hiç gülmüyor, kasları çatılmış, küskün gibi oturuyor, asık suratı kimsenin gözünden kaçmıyordu. Nihayet yanındaki dayanamadı ve bir aralık:
– Siz niçin gülmüyorsunuz? Yoksa rahatsız mısınız? diye sordu.
– Hayır, rahatsız deyilum. Fakat fıkra anlatana küsmişum da,
onun içun eve gidince güleceğum...
Köpek
Temel birgün köpeğiyle tavla oynarken Sümela Manastırı'nı gezmeye gelen turistlerden biri bunları görür. Şaşıran turist hemen yanlarına yanaşır:
– Aaa, ne müthiş bir köpek? der.
Temel hiç oralı bile olmadan cevap verir:
– O kadar da değil canım, son üç eldir mars oluyor...
– Aaa, ne müthiş bir köpek? der.
Temel hiç oralı bile olmadan cevap verir:
– O kadar da değil canım, son üç eldir mars oluyor...
Aslan ve kurt
Aslan, kurda seslendi:
-Hey kurt! Gel sohbet edelim.
-Olmaz. Beni yersin sonra.
-Yemem. Bak inanmazsan pençelerimi, ağzımı bağlayayım.
Aslan, pençelerini, ağzını bağlayınca kurt heyecanla yaklaştı.
-İyi ama dedi, aslan... Neden bu kadar heyecanlanıyorsun ki?
Kurt cevap verdi:
-Neden olacak? İlk defa bir aslan yiyeceğim de...
-Hey kurt! Gel sohbet edelim.
-Olmaz. Beni yersin sonra.
-Yemem. Bak inanmazsan pençelerimi, ağzımı bağlayayım.
Aslan, pençelerini, ağzını bağlayınca kurt heyecanla yaklaştı.
-İyi ama dedi, aslan... Neden bu kadar heyecanlanıyorsun ki?
Kurt cevap verdi:
-Neden olacak? İlk defa bir aslan yiyeceğim de...
12 Aralık 2017 Salı
Opera
Temel'in annesi İstanbul'lu, babası Karadenizli idi. İstanbul'a geldiklerinde bir gün dayısı onu alarak değişiklik olsun diye operaya götürdü. Bir ara Temel dayısına sordu:
– Ortadaki yüksekteki adam niçin elindeki sopayla kadını korkitayı?
– Korkuttuğu falan yok Temel. O adam orkestranın şefi... Temel bir süre düşündükten sonra:
– Peki madem korkitmayı, kadın neden o kadar pağirayı?
ütü
Temel, iki kulağı da yanık olarak doktora koşar:
– Ütü yapıyordum, telefon çaldı. Telefon diye ütüyü kulağıma götürünce yandı, der. Doktor:
– Öbür kulağın nasıl yandı peki? diye sorar. Temel cevaplar:
– Onu da cankurtaran çağırırken yaktım!
– Ütü yapıyordum, telefon çaldı. Telefon diye ütüyü kulağıma götürünce yandı, der. Doktor:
– Öbür kulağın nasıl yandı peki? diye sorar. Temel cevaplar:
– Onu da cankurtaran çağırırken yaktım!
Kravatın önemi...
Çölde bir adam. Susuzluktan kumların üstünde sürünürken birden bir kervan görünmüş. Adam "Suuuu su" diye yalvarırken, kervanbaşı: – Su veririm ama, bir bardak su vermek için develerime yüklü kravatlardan bin tane alman gerekir, demiş.
– Kardeşim, çölün ortasında ben kravatı ne yapayım? demeye kalmamış, kervan çekip gitmiş. Adam kıvranıyor susuzluktan... Az sonra bir kervan daha görünmüş. Biçare yine su istemiş. Bu kervanın başı da:
– Olur, demiş, "ama bir bardak su vermek için develerimde yüklü kravatlardan beş bin tane alman gerekir."
– Yahu çölde bu kravat merakından öleceğim. Ben su diyorum siz kravat, demeye kalmamış, o kervan da gitmiş. Adamcağız sürüne Sürüne ilerlemiş. Birden karşısına şahane bir köşk çıkmış. Çölün ortasında bir köşk. Su bulmak hayaliyle köşkün kapısına yönelmiş. Kapıda üniformalı, iri-yarı bir kapıcı... Eli de silahlı:
– Dur, giremezsin?
– Niye giremiyorum?
– Bu köşke kravatsız girmek yasaktır!
10 Aralık 2017 Pazar
Borcun vadesi
İyi yürekli bir vezir, yoksul ve muhtaçlara devlet hazinesinden borç para veriyordu, borç alanlar:
– Bunu ne zaman geri ödeyeceğiz? diye sorduklarında,
– Padişahımız ölünce ödersiniz, diye cevap veriyordu. Bu duruma şahit olan birisi bir gün padişaha:
– Efendimiz, sizin veziriniz devletinizin hazinesinden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyor. Demek ki niyeti kötü, sizin bir an önce ölmenizi istiyor, siz ölünce de paraları zimmetine geçirecek,
diye gammazladı. Bu gammazlık üzerine padişah vezirinden şüphelenmeye başladı. Vezirim huzuruna çağırıp söylenenlerin doğruluk derecesini ve maksadının ne olduğunu sordu. Vezir sıradan bir vezir değildi. Zekâsı ve uyanıklığı dillere destandı. Padişahı yatıştıran ve yüreğini ferahlatan şu açıklamayı yaptı:
– Söylenenler doğrudur. Ben hazineden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyorum. Ama bunu sizin ölmenizi değil, tersine çok yaşamanızı istediğim için yapıyorum. Bilirsiniz ki, her borçluya borcunun vadesi kısa gelir, vade dolmasın diye dua eder. Bu demektir ki borçlarını siz ölünce verecek olanlar, borçlarının vadesi dolmasın diye sizin ölmemeniz için dua edeceklerdir. Allah katında en makbul dualardan biri de borç altındaki kullarının duasıdır. Benim de maksadım ömrünüzün uzunluğu, sağlık ve afiyetinizdir.
– Bunu ne zaman geri ödeyeceğiz? diye sorduklarında,
– Padişahımız ölünce ödersiniz, diye cevap veriyordu. Bu duruma şahit olan birisi bir gün padişaha:
– Efendimiz, sizin veziriniz devletinizin hazinesinden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyor. Demek ki niyeti kötü, sizin bir an önce ölmenizi istiyor, siz ölünce de paraları zimmetine geçirecek,
diye gammazladı. Bu gammazlık üzerine padişah vezirinden şüphelenmeye başladı. Vezirim huzuruna çağırıp söylenenlerin doğruluk derecesini ve maksadının ne olduğunu sordu. Vezir sıradan bir vezir değildi. Zekâsı ve uyanıklığı dillere destandı. Padişahı yatıştıran ve yüreğini ferahlatan şu açıklamayı yaptı:
– Söylenenler doğrudur. Ben hazineden muhtaçlara borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyorum. Ama bunu sizin ölmenizi değil, tersine çok yaşamanızı istediğim için yapıyorum. Bilirsiniz ki, her borçluya borcunun vadesi kısa gelir, vade dolmasın diye dua eder. Bu demektir ki borçlarını siz ölünce verecek olanlar, borçlarının vadesi dolmasın diye sizin ölmemeniz için dua edeceklerdir. Allah katında en makbul dualardan biri de borç altındaki kullarının duasıdır. Benim de maksadım ömrünüzün uzunluğu, sağlık ve afiyetinizdir.
Uğursuzluk kimde?
Emevi hükümdarlarından Abdülmelik'in oğlu, ava giderken rastladığı tek gözlü adamı yakalattırıp suyu çekilmiş bir kuyuya kapattırdıktan sonra:
– Bugün avda kısmetimiz bol olursa serbest bırakacağım bu adamı, demiş. Ama avlanamazsak, önümüze çıkışını uğursuzluk sayıp başını kestireceğim.
Bol bol avlanmış ve dönüşte adamı kuyudan çıkarttırmış. Adam, şehzadeye dönmüş:
– Beni uğursuz saydınız ama, uğursuz olmadığım anlaşıldı. Bense kendi yolumda giderken, kimseye bir zararım yokken, gün boyu kuyuda hapis kaldım, ölüm tehdidi altında yaşadım. Şimdi siz söyleyin: Uğursuzluk bende mi, sizde mi?
– Bugün avda kısmetimiz bol olursa serbest bırakacağım bu adamı, demiş. Ama avlanamazsak, önümüze çıkışını uğursuzluk sayıp başını kestireceğim.
Bol bol avlanmış ve dönüşte adamı kuyudan çıkarttırmış. Adam, şehzadeye dönmüş:
– Beni uğursuz saydınız ama, uğursuz olmadığım anlaşıldı. Bense kendi yolumda giderken, kimseye bir zararım yokken, gün boyu kuyuda hapis kaldım, ölüm tehdidi altında yaşadım. Şimdi siz söyleyin: Uğursuzluk bende mi, sizde mi?
7 Aralık 2017 Perşembe
Pirenin ölüsü
Müşteri otelciyi çağırdı, duvarı göstererek:
– Hani odalarımız temizdir, demiştin. Hani pire falan yoktu. Bak şuraya... Otelci eğilip dikkatle baktı:
– Evet haklısınız. Ama o pire ölü. Bu cevap karşısında müşteri boynunu büktü, otelci de işinin başına gitti. Ertesi sabah otelci sordu:
– Nasıl rahat uyudunuz mu?
– Valla uyuyabil şeydim belki rahat ederdim ama... Sizin şu ölü pire yok mu birader...
– Ne olmuş ölü pireye?
– Siz haklıymışsınız. Gerçekten ölüymüş o pire... Ama cenaze töreni o kadar kalabalık oldu ki. Eşi, dostu, akrabası, bütün pireler hazırdı törende...
Postaci
Adamın biri arkadaşına dert yanıyordu:
– Sorma başıma gelenleri, dedi. Biliyorsun geçen yıl trende bir kızla tanışmıştım. Bana pek yüz vermemişti. Ben de her gün kendisine bir kart yolluyordum. Sonunda ne oldu biliyor musun?
– Ne oldu?
– Kız evlenmeye karar vermiş.
– Öyleyse tebrikler.
– Yok canım benimle değil. Her gün kapısını çalıp, benim gönderdiğim kartları götüren postacı ile...
Selam
İki hemşehri aynı bölükte askerliklerini yapıyorlar... Yan-yana yürüdükleri bir sırada, yanlarından geçen kamyona biri selam durunca öbürü soruyor:
– Neden selam verdin?
– Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu.
– Neden selam verdin?
– Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu.
Ne yer ne yedirir
İki kurt aç kalmış, kıvır kıvır yiyecek bir şeyler arıyor. Biri görmüş geçirmiş tecrübeli, öteki genç ve acemi...
Bir kayanın başına geliyorlar, bakıyorlar ki altlarında kalabalık bir koyun sürüsü. Genç kurt, yaşlı olana dönüp çoban köpeğini gösteriyor ve:
– Bak dayı, şurada bize benzeyen biri var. Gidip ondan iki koyun istesek vermez mi? diyor. Yaşlı kurt başını sallıyor:
– Sen bilmezsin yeğenim, ona koyun iti derler. Kitapsız, ne yer ne de yedirir!.
21 Kasım 2017 Salı
Babanin ruhu icin
Temelin babasi ölmüs.Cay ocagi isletiyormus ve kim gelirse
-Babanin ruhuna gitsin bi cay verurmisun,babanun ruhu icun su ?diyormus.
Gel zaman git zaman bu böyle devam etmis,cogu zaman siftah etmeden
dükkani kapatiyormus.Nerdeyse iflas bayragini dikecek
o sirada Dursun cayhaneye gelmis:
-Babanin ruhuna gitsin bana bi su ver daa,demis..
-Dün aksam babam rüyama girdi,bundan sonra kimseye benim ruhum icin
su vermeyesun,haburayi sel basti!!!
-Babanin ruhuna gitsin bi cay verurmisun,babanun ruhu icun su ?diyormus.
Gel zaman git zaman bu böyle devam etmis,cogu zaman siftah etmeden
dükkani kapatiyormus.Nerdeyse iflas bayragini dikecek
o sirada Dursun cayhaneye gelmis:
-Babanin ruhuna gitsin bana bi su ver daa,demis..
-Dün aksam babam rüyama girdi,bundan sonra kimseye benim ruhum icin
su vermeyesun,haburayi sel basti!!!
Demi Moore'in cezasi
Masal bu ya, Demirel ölmüs, öbür dünyaya gidince kendisine ceza olarak çok çok çirkin bir kadin vermisler ve
-bu dünyada hayatini bununla geçireceksin demisler.
O da kaderine boyun egmis. Ama birde gezerken ne görsün, karsida Ecevit yaninda Demi Moore'la beraber degil mi?.
Çok sinirlenmis ve Seytana çikip
-bunun bir haksizlik oldugunu söylemis. Seytanda
-' Eh ! ne yapalim senin cezan böyle, Ecevit'e gelince o da Demi Moore'in cezasi.
20 Kasım 2017 Pazartesi
Temel uzayda
Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış.
Atmosfer aşıldıktan sonra temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş.
Maymunun görevleri:
-"yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış
-Maymunu iyi besle!"
Atmosfer aşıldıktan sonra temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş.
Maymunun görevleri:
-"yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış
-Maymunu iyi besle!"
Domatesss
Temel'le Dursun konuşuyorlardı. Dursun Temel'in başındaki şişliği görünce merak edip sordu:
-Temel o başindaki şişluk nedu?
-Fadime kafama domates atti...
-Uyy domates kafa mi şişirur ula?
-Konservesi şişiriyi uşağum.
-Temel o başindaki şişluk nedu?
-Fadime kafama domates atti...
-Uyy domates kafa mi şişirur ula?
-Konservesi şişiriyi uşağum.
Hiyar tarlasi
Askerlerle birlikte,Temel bos bir arazide mayin olup olmadigini kontrol
ediyorlardi. Havadan düsman ucaklari gecmeye baslayinca, komutan emir verdi:
-"Hemen herkes donunu indirsin ve yüzüstü yere yatsin.Böylece Ucaklar
burayi kabak tarlasi sanip devam eder giderler!"
Bunun üzerine Temel:
-"Komitanim, sirtüstü yatsak, hiyar tarlasi sansalar olmazmi
ediyorlardi. Havadan düsman ucaklari gecmeye baslayinca, komutan emir verdi:
-"Hemen herkes donunu indirsin ve yüzüstü yere yatsin.Böylece Ucaklar
burayi kabak tarlasi sanip devam eder giderler!"
Bunun üzerine Temel:
-"Komitanim, sirtüstü yatsak, hiyar tarlasi sansalar olmazmi
Yemin
Temel çalışmak için İstanbul`a gelir ve boğazda deniz kenarında
güzel bir arsa görür. Gecekondusunu yapar ama belediye ile başı derde girer. Temel,arsanın kendisinin olduğunu iddia etmektedir. Uzun süren
duruşmalar, sonunda Temel`in yapacağı yemin ile çözümlenecektir.
Temel, bir `biz` alır ve ucuna bir sinek geçirir. Ceketinin sağ iç cebine olmuş, sol iç cebine olmamış (ham) birer armut koyar. Ayakkabılarının içine de gurbette iken koklayıp özlem giderdiği Karadeniz toprağından bir avuç yerleştirip, hakimin huzuruna çıkar:
-Yemin etmeye geldum…
-Peki et bakalım… -Hakim Bey, bak… Habu bizdeki cana; (Elini sağ ve sol göğsüne bastırarak) işte olmuş, işte olacağa, hem vollaha, hem billaha; bastığım toprak benimdur!
güzel bir arsa görür. Gecekondusunu yapar ama belediye ile başı derde girer. Temel,arsanın kendisinin olduğunu iddia etmektedir. Uzun süren
duruşmalar, sonunda Temel`in yapacağı yemin ile çözümlenecektir.
Temel, bir `biz` alır ve ucuna bir sinek geçirir. Ceketinin sağ iç cebine olmuş, sol iç cebine olmamış (ham) birer armut koyar. Ayakkabılarının içine de gurbette iken koklayıp özlem giderdiği Karadeniz toprağından bir avuç yerleştirip, hakimin huzuruna çıkar:
-Yemin etmeye geldum…
-Peki et bakalım… -Hakim Bey, bak… Habu bizdeki cana; (Elini sağ ve sol göğsüne bastırarak) işte olmuş, işte olacağa, hem vollaha, hem billaha; bastığım toprak benimdur!
TUVALET KAĞİDİ
FADİME ILE TEMEL BÜYÜK ADADA DOLAŞİYORLARMİŞ. BİR MARTI TEMEL’İN KAFASİNA PİSLEMİŞ.
FADİME:
‘TEMEL, GİT ŞU TUVALETTEN TUVALET KAĞİDİ AL!’
TEMEL:
‘GEREK YOKTİR, KUŞ ÇOKTAN UÇUP GİTTU.’
Mokoko
iki mühendisin yolu afrikaya düşer. orada zenci yamyamlar bu iki mühendisi esir alırlar. yamyamların reisi mühendislerden birine sorar:
- ölüm mü mokoko mu?
mühendis çok kısa düşünür ve ölmektense mokokoyu tercih eder. fakat mokoko ne demek bilmemektedir.
daha sonra 2.05 boylarında iki zenci gelir, mühendisi alır ve tecavüz ederler.
sonra reis döner ve diğerine sorar:
- ölüm mü mokoko mu?
mühendis şereflice ölmeyi tercih eder.
- tabiiki ölüm!
yamyamların reisi komutunu verir:
- ölene kadar mokoko!!
Adam olmak
Bunu fikra diye yayinlayan kimse ta....diyecegum velakin bende bunlara alet olmusum.Yinede adam olup olmamak fikralara kalmus deguldur.Biz kendumuzla dalga geceriz ,adamlugu sizlere piraktuk.
13 Kasım 2017 Pazartesi
11 Kasım 2017 Cumartesi
Felsefi cözüm
Ülkemizin tanınmış genç avukatlarından biri, yaban kazı avı zamanı, tüfeğini alıp Karadeniz sahillerine çıkmış.
Uçarken görmüş kazı “dannn!” kuş döne döne inmeye başlamış yere… düşmüş sonunda ama, arazide bir çit var, onun öte yanına. Kazı almak için çiti aşmağa çalışırken, yaşlıca çiftçi Temel çıkıvermiş ortaya.
“Ne yapıyorsun benim arazimde?”
“Şu yaban kazını vurdum da, almaya çalışıyorum”
Yaşlı çiftçi temel
“O arazi penum olduğuna göre, içindeki kuş da penimdur” diye terslemiş. Avukat sesini yükseltmiş.
“Ben bu ülkenin en büyük avukatlarından biriyim. Beni uğraştırma. Mahkeme masrafı falan der, çiftliğine kadar alırım bak!”
Yaşlı çiftçi gülmüş.
“Biz Karadeniz’de böyle küçük sorunları mahkemeyle değil, ‘üç tekme’ kuralıyla çözeriz.”
“Nedir o üç tekme kuralı” diye sormuş, avukat, merakla.
“Şöyle” demiş, yaşlı çiftçi.
“Önce biri ötekine 3 tekme vurur, sonra öteki sonra gene ilki biri pes edene kadar.”
Avukat genç, güçlü kuvvetli, sportmen, çiftçi ihtiyar… “ben bunu haklarım” deyip içinden “kabul” diye bağırmış.
“HaBurası penum arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bendedur” demiş, yaşlı temel ve bir tekme atmış avukatın kasıklarına.
“Ugggh” diye dizlerinin üzerine çökmüş avukat. ikinci tekme tam midesine gelmiş ki, avukat öğlen yediği yemekleri çıkarmış, “böğğğ” diye ve dört ayak haline gelmiş yerde.
Yaşlı temel üçüncü tekmeyi tam kıçına kondurunca, avukat öne kapaklanmış. Önde de çiftçinin ineğinin biraz evvel oraya bıraktığı ıslak tezek var. Suratı aynen gömülmüş içine.
Avukat “şimdi sıra bende, ihtiyar tilki” diye doğrulmuş, ağzına kadar giren pislikleri, ceketinin koluyla temizlemeye çalışırken…
Yaşlı temel gülmüş;
“Pen pes ettum. Bir kaz için dövüşmeye teğmez. Al kuşunu git!
2 Kasım 2017 Perşembe
ASKER MEKTUBU
Cemal ile Temel askerde beraber nobet tutarlarken, komutanlari bir bakmis
Cemalin elinde bir mektup, okuyor.
- N'apiyorsunuz, demis.
Temel:
- Sevculumden mektup celdi. Okuma yazma pilmem, Cemal okuyo paga.
- Peki Cemal'in kulaklarindaki pamuk ne?
Temel:
- Mektubu tuymasin diye....
TEMEL ASKERDE
Temel askerdeyken, bölügündeki bir asker devamli Temel'e küfrediyormus.
Temel sonunda dayanamayip gitmis komutanina:
-"Komitanum askerin biri anama küfür ettu."
Komutan birsey olmaz deyip basindan savmis.
Ertesi gün Temel yine gelmis komutanin yanina:
-"Ya komitanum, babama da küfür ettu daa"
Komutan yine birsey olmaz deyip savarken Temel:
-"Hacan anam da sensun babam da sensun burda komitanum.."
Komutan hiddetle ayaga kalkmis:
-"Cagirin lan su pezevengi!.."
ÖĞLE YEMEĞİ
Temel Amerika'da gokdelenlerde insaat iscisi olarak calismaktadir.
Her gun oglen arkadaslari ile gokdelenin tepesinden bacaklarini asagi sarkitir ve
beraberlerinde getirdikleri cantalarini acip oglen yemeklerini yemektedirler.
Yine bir gun oglen vakti Italyan ve Fransiz'la birlikte oglen yemeklerini yemek uzeredirler.
Italyan der ki:
- Ulan biktim hergun spagetti yemekten yahu. Bukadin her gun spagetti yapiyor.
Bugun yine spagetti cikarsa cantadan kendimi asagiya atip intihar edecegim.
Cantayi acar Italyan, yine spagetti ciktigini gorur ve kendini gokdelenin
tepesinden asagi atip ölür.
Bunu goren Fransiz dayanamaz:
- Ben de biktim hergun Fransiz yemeklerinden.
Bugun yine Fransiz yemegi cikarsa cantadan, kendimi asagi atip, intihar edecegim.
Cantayi acar ve Fransiz yemegini gorunce o da gokdelenin tepesinden kendini asagi atar ve ölür.
Temel olanlardan coketkilenir ve o da der ki:
- Ula cantadan yine hamsili sandvic cikarsa ben de kendimi atacagum.
Cantadan hamsili sanvic cikar ve Temel de kendini asagi atip öldürür.
Insaat firmasi olanlarin uzerine uc iscisi icin bircenaze toreni duzenler.
Olenlerin eslerine sirayla taaziyetlerini bildirip, zarf icerisinde tazminat verilecektir.
Once Italyanin karisina giderler. Kadin kendini yerden yere vurmaktadir:
- Erkegim, evimin diregi oldu. Sen bana soyleseydin ben sana heryemegi yapardim, diye.
Firma yetkilileri
- Basiniz sagolsun, kendinizi bu kadar harap etmeyin,cocuklarinizi dusunun.
Bu da size bizden mutevazi bir yardim diyerek teselli etmeye calisirlar.
Sira Fransizin karisina gelir.O da ayni durumdadir.
Kendini yerden yere vurmaktadir. Onu da teselli edip bassagligi dilerler ve tazminatini verirler.
Sira Fadime'ye gelir.
Fadime digerlerinin aksine cok metanetlidir. Yuzunde hicbir uzulme ifadesi yoktur ve aglamamaktadir.
Firmayetkilileri sasirirlar ve sorarlar:
- Hanimefendi, diger hanimlar perisan oldular, aglamaktan gozyaslari bitti.
Sizde hicbir uzulme belirtisi yok. Neden acaba ?Fadime cevap verir:
- Ne uzuleyim, Temel kendi yemegini kendi hazirlardi.!!
DOKTOR TEMEL
Temel doktor olup bir hastahanede çalismaktadir.
Bir trafik kazasi olur, ölü ve yaralilari hastahaneye getirirler.
Temel, hemen yaralilarla ilgilenmeye baslar.
Temel yaralilarin derdine derman olmaya çalisirken yaralilarda canlari yandigi için feryadi figan etmektedirler.
Temel'in buna çok cani sikilir.
Bunun üzerine yaralilara dönerek:
-"Utanin ulan utanin.. Siz sadece yaralisiniz sunlar ise ölü, bakin hiç sesleri çikiyor mu?"
SARHOS
Temel iyice içmis, gecenin ikisinde kapisinin önüne gelmis.
Anahtarini çikarip, kapiyi açmaya çalismis. Ama anahtar deligini bir türlü bulamiyor.
Tikirti üzerine karisi balkona çikar. Temel'i asagida görünce:
-"Ula Temel, hacan anahtarumi kaybettun?. Saa anahtari atayum mi?"
Temel hafiften basini yukari kaldirip:
-"Yok karicugum. Anahtarum vardur. Sen baa bi deluk at.!"
Anahtarini çikarip, kapiyi açmaya çalismis. Ama anahtar deligini bir türlü bulamiyor.
Tikirti üzerine karisi balkona çikar. Temel'i asagida görünce:
-"Ula Temel, hacan anahtarumi kaybettun?. Saa anahtari atayum mi?"
Temel hafiften basini yukari kaldirip:
-"Yok karicugum. Anahtarum vardur. Sen baa bi deluk at.!"
ESİR
Naziler Uc Ingiliz,Fransiz ve Laz'i esir almislar ve sonucta olum cezasi carptirmislar.Ve askerler soruyor:
-Beyler Giyotinle mi olmek istersiniz?Asilarak mi?Kursuna dizilerek mi? Ilk once Fransiz yanit verir:
-Benim atalarim hep giyotinle öldüler ben de giyotinle.Onu almislar kafasini yerlestirmisler giyotine.Giyotini ustten birakiyorlar.Tam kafasina 2 santim kalinca giyotin duruyor.
-Maalesef giyotin bozuk.
Almanlar sinirleniyor.Cunku bu durumda Fransiz kurtuldu.Ingiliz:
-Arkadaslar.Asilarak olmek cok kotu benide giyotinle oldurun. Ingiliz uyaniklik yapiyor.Almanlar giyotini tamir ediyorlar.Ama olay ayni sekil cereyan ediyor.Sonucta Ingilizde kurtuluyor. SIra bizim laza geliyor.Bizim Temel de uyanik:
-Arkadaslar asilarak olmek gercekten cok kotu.E zaten giyotin de calis miyor.En iyisi beni kursuna dizin.
29 Ekim 2017 Pazar
8 Numaralı Kutu
Doktorun biri yeni bir muayenehane açmış.
Kapıya yazmış; “Vizite ücreti 100 TL İyileştiremediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz”
Vizite pahalı ama, doktor gerçekten iyi doktor.
Her gelen hasta iyileşip gidiyor.”
Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş.
Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalmış.
“Doktor! Ağzımın tadı hiç yok. Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum.”
Doktor, adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:
“Hemşire Hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin.”
Hemşire, adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş.
Hemşire, adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş.
“Ama bu b.k!”
Doktor, sakin:
“Evet! İyileştiniz. Tat alıyorsunuz artık.
Doktor, sakin:
“Evet! İyileştiniz. Tat alıyorsunuz artık.
“Adam, parayı ödemiş, sinirleri tepesinde; gitmiş.
Aradan birkaç ay geçmiş. Büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun.
“Doktor Bey, bende hafıza kaybı başladı.
Her şeyi unutuyorum!
“Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş:
“Kızım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?” demiş.
Adam, hemen itiraz etmiş, “Ama, o kutuda b.k var!”
Doktor:
“Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!
“Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!
“Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı.
Kurmuş da kurmuş intikam plânlarını.
Kurmuş da kurmuş intikam plânlarını.
Birkaç ay sonra:
“Doktor! Bende iktidarsızlık başladı.
Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum.
“Doktor! Bende iktidarsızlık başladı.
Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum.
“Doktor, adamı gözüyle şöyle bir inceleyip:
“Hemşire Hanım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?” diye seslenince adam, tüm hırsıyla:
“S…cem, seni de sekiz numaralı kutunu da!” diye bağırmış..
Doktor gayet sakin, “Geçmiş olsun! Bakın, artık yapabiliyorsunuz!”
Doktor gayet sakin, “Geçmiş olsun! Bakın, artık yapabiliyorsunuz!”
20 Ekim 2017 Cuma
Türk kadını
Bütün milletin kadınları toplanmış baslamıslar muhabbete kocanız sizi aldatsa ne yaparsiniz diye.
İngiliz: Ben sevgilisini öldürürüm.
Amerikalı : Ben kocamı öldürürüm
İspanyol: Ben kendimi öldürürüm
Japonyali : İlk önce sevgilisini, sonra kocamı, en sonunda kendimi öldürürüm.
Sıra gelmis Türk kadının cevabına:
-Benim kocam yapmaz.
Kuru Fasulye
Bu hikaye kuru fasulyeye bayılan bir adamın Hikayesi. Fakat bu aşırı
düşkünlük her zaman onu utandıracak etkisini gösteriyormus. Birgün bir kıza
aşık olmuş. Evlenmeleri kesinleştiğinde
"karım benim bu halime katlanamaz"
deyip fasulye yemekten vazgeçmiş. Evlendikten bir kaç ay sonra işten eve
gelirken yolda arabası arızalanmış. Kasabada yaşadıkları için evi arayıp
yürümek zorunda olduğunu ve geç gelebileceğini söyleyip telefonu kapatmış.
Yolun üzerinde bulunan bir Lokantanin'nin yanından geçerken fırında fasulye kokusu
etrafını sarmış. Yolunun uzun olduğnu ve fasulye yese bile etkisinin eve
varıncaya kadar geçeceğini düşünmüş. İçeri girmiş cıkana kadar üc büyük
porsiyon yemiş. Tüm yol boyunca "pit-put" ata ata eve gelmiş. Karısı onu
kapıda karşılamış ve heyecanla
"Sevgilim sana akşam yemeğine en güzelsürprizi hazırladım"
demiş ve gözlerini bağlamış. Adamı masanın başına
oturtup bandı açmaması için söz almış. Bu sırada adam içinden bir tane daha
geldiğini farketmiş. Tam karısı gözündeki bandı çıkaracakmış ki telefon
çalmış. Kadın gidip telefona bakmış. Karısı gittiği icin adam firsat bu
firsat deyip ağırlığını bir bacağına verip salmış. Sadece gürültülü çıktığı
ile kalmamış, bozuk yumurta gibi de kokmuş . Adam bir süre nefes alma
zorluğu çekmiş ve etrafındaki havayı dağıtmak için peçeteyi kullanmış. Tam
rahatladım derken yeni bir tane daha gelmiş. Ayağını kaldırıp "rriiiipppp"
diye salmış. Bu seferki hakikaten kocaman bir şeymiş. Camlar zıngırdayıp,
masadaki tabaklar yerinden oynamış ve bir dakika sonra masadaki çiçekler
solmuş. Karısının hala telefonla konuşup konuşmadığına kulak kabartmış ve
söz verdiği üzere gözündeki bandı çıkarmamış. Neyse ki karısı konuşmaya
devam ediyormuş. Adam on dakika boyunca hep böyle salıp peçeteyle kokuyu
uzaklaştırmış. Telefondaki "bye-bye" lardan konuşmanın bitmeye yakın
olduğunu anlayınca peçeteyi düzgün bir şekilde dürüp kucağına bırakmış ve ellerini üzerine
koymuş. Karısı geri döndüğünde tam bir masumiyet tablosu çizip memnun bir
şekilde gülümsüyormuş. Karısı uzun konuşmadan ötürü özür dilemiş ve
gözündeki bandı açıp açmadığını sormuş. Açmadığına dair söz alınca "sürpriz"
diye haykırmış.
Adam dehşetle doğum günü partisi için masanın etrafina oturmuş olan oniki
kişiyi görmüş.
Havadis
Temel askerdeyken izinden yeni dönen arkadaşı Dursun'a sormuş:
"Ula Dursun ha bakayım memlekette neler oliyii?"
"Pek bisii yoktir"
"Nassi yoktir? hic bişii mi olmaayi?"
"Yalnizca sizin kedi öldi."
"Yapma yavv"
"Heee...öldi..köpekten azcuk sonra öldi"
"La Köpek te mi öldi?"
"He yaa.. sizin atın kemikleri boğazına takıldi sonra öldi"
"Atta mı öldi?"
"Babanın cenazesini taşırken uçurumdan düşti"
"babam da mi öldi?"
"Ananın acısına dayanamadi?"
"Anamda öldi hee?..vah vah desene bizim ocak sönmüş
"Valla şindi bilmiyom ama ben geliyken daha yaniydi"
Bulmaca
İki Trakyalı bulmaca çözüyormuş.
- Dört harfli bir hayvan ne?
-OROZ. be ya..
-Dur yazmayalım, İNDİ de olabilir..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)