31 Aralık 2014 Çarşamba

Gül

Hocaya
-Gül gibi karin var,demisler
-Evet,demis bende dikenlerini hissediyorum

Ramazan


“Tiryakinin biri, hilâli görmeyince Ramazan-ı şerifte oruç tutmak caiz olmadığını haber almış. Hanesine gidip naçar, kanatlarını kemalle kapamış ve hilâli görmemek için gökyüzüne 
bakmayı dahi kendi kendine yasak etmiş. Bir gece evinden kalkıp önüne bakarak mahalle kahvesine giderken çukurun birinde birikmiş suda hilâlin aksini görünce
-aman ey mübarek, gözüme mi gireceksin? Anladım işte Ramazan olmuş, demiş”

Mahkeme


“Serserinin biri polis tarafından tutulup hâkim huzuruna çıkarılınca;

—Ayıp değil mi? On iki keredir buraya geliyorsun.

—Lâkin on iki kere çok mu ya? Siz her gün geliyorsunuz”

Figaro'nun Düğünü

Temel opera binasının müdürüne gitmiş ve "Ben burada oğlumun sünnet düğününü yapacağım, salonun kirası ne kadar" diye sormuş.
Opera'nın müdürü gülmüş, "Mümkün değil efendim. Bu binada düğün, sünnet gibi etkinlikler yapılmıyor" diye cevap vermiş. Bu cevap Temel'i sinirlendirmiş, "Öyleyse kapıdaki afişte neden 'Bu gece Figaro'nun Düğünü var' diye yazıyor" diye bağırarak azarlamış operanın müdürünü.

Son arzun nedir

Temel ile Dursun birbirinin can düşmanı... İkisi de suç işlemiş ve idama mahkûm olmuşlar. İdamdan önce bunlara "Son arzun nedir" diye sormuşlar. Temel "Anamı görmek istiyorum" demiş. Sonra Dursun'a son arzusunu sormuşlar. Dursun bakmış Temel'in gözünün içine ve "Temel anasını görmesin" demiş.

23 Aralık 2014 Salı

Cin gibi !


Adamın birisi Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp kelebekler kovalar, çiçek koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor. "İşte şimdi başım dertte" diye düşünmüş minik köpek. 

Etrafına bakmış, yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. 

Leopar tam saldıracakken, minik köpek kendi kendine konuşmuş: "Ne kadar lezzetliymiş bu leopar. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mıdır?" Bunu duyan leopar bir anda donup kalmış ve en yakın ağaca tırmanmış. "Tam zamanında kurtardım paçayı; neredeyse bu köpeğe yem olacaktım." diye düşünmüş. 

Bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun da olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş. Leoparın yanına gidip olan biteni anlatmış. 

Leopar çok sinirlenmiş ve maymuna "Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım" demiş. Ama minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş.

"Şimdi ne yapacağım" diye düşünse de kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş; "Bu aptal maymun nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok!"

Araba aldığımı kim söyledi

3 adam oturmuş eşlerine aldıkları hediyelerden bahsediyorlarmış .

Birincisi demiş... ki,
- 'karıma öyle bir hediye aldım ki, 6 saniyede 0'dan 100'e çıkıyor.'
Diğer ikisi anlamamışlar.
 -'Ne aldın?' diye sormuşlar. 
-'Beyaz bir Porsche aldım. Çok mutlu oldu.' diye cevap vermiş.

İkinci adam demişki, 
-'Bende geçen doğum gününde karıma 4 saniyede 0'dan 100'e çıkan bişey almıştım.' Hemen anlamışlar tabi ki: 
-'Heey, yoksa Ferrari mi aldın?' Adam gülümsemiş: 

-Evet, kıpkırmızı bir Ferrari aldım. Gerçekten de ona çok yakıştı.'demiş.

Bu sefer üçüncü adama sormuşlar:

- 'Peki sen ne aldın karına?' Adam demiş ki:

- Ben öyle bişey aldım ki; sadece 2
saniyede 0'dan 100'e çıkıyor.' Adam lar şaşırmışlar:
- 'Atıyorsun!' demişer, 'Öyle bir araba olmaz ki!' 


Adam cevap vermiş:


- 'Araba aldığımı kim söyledi? İşte bunu aldım demiş.

17 Aralık 2014 Çarşamba

Sen nesun?


“devekuşu”na “Deve misin, kuş musun?” diye sormuşlar ya!..
O da, cevap vermiş ya;
“Deveyim!”
“O halde” demişler; “Şu yükü taşı da görelim!”
Devekuşu, bakmış pabuç pahalı; “Yok, yok” demiş, “Ben deve değil, kuşum!”
Demişler ki;
“Uç da görelim!”

16 Aralık 2014 Salı

Socratesin cevabi

Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş
Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş.
 Bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
Sokrates, gayet sakin:

Tarihe geçmiş en iyi cevaplar
Klavyenizdeki sağ - sol
tuşlarını da kullanabilirsiniz.
- "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum" demiş.

13 Aralık 2014 Cumartesi

Vegetaryan Sosyete

onlarda sebzemiydu?









Sosyete karilari aralarinda konusayiler:
-Ben bu formumi sebze yememe borcluyum.Hayatim boyunca hic Et yememisumdur.
Aralarinda kulak misafiri olan Asiye ninede sosyetenin kulagina egilip fisildar:
-Kocanuzunkilerde sebzemiydu?

PanAm havayollari


 
Temel Amerika seyahatinden geri dönecek, havaalanından kendisini almaya gelmesi için Dursunu arar 
-' ula Dursin uşağum salı günü İstanbula celiyrum beni almaya cel' 
Dursun
- tamam hangi havayolları ile' der, 
Temel 
-PAN - AM havayolları derken telefonda bir cazırtı Dursun anlayamaz 
-' ula uşağum telefonda arıza var anlaşılmıyor şunu hecele' der, Temel başlar hecelemeye
- ' Panamanın PAN I Ananın AM I ))))))))))))

31 Ekim 2014 Cuma

ACELE



Nasreddin Hoca bir gün eşeğine binmiş yolda giderken eşek
birden koşmaya başlamış. Hoca her ne kadar eşeği
durdurmaya çalıştıysa da mübarek hayvanı durduramamış.
Hoca’nın eşeğin üstünde rüzgar gibi geçtiğini görenler:
- Hayırdır Hocam, bu telaş niye? Nereye yetişeceksin böyle?
Hoca bozuntuya vermemiş ve arkasından endişeli gözlerle
kendisine bakanlara bağırmış:
- Merak edecek bir şey yok! Eşeğin acelesi var da!..

EVLİLİK


Hoca’ya sorarlar:
- Hocam, evlilik ne demektir?
Hoca:
- Gündüzleri çifte hırlama, geceleri de çifte horlama!

TESELLİSİ YOK



Günün birinde Hoca’nın karısı ölür. Fakat Hoca’da ciddi bir
üzüntü görülmez. Bir müddet sonra eşeği de ölünce Hoca yas
tutmaya başlar. Bu işe şaşıran komşuları sorar:
- Bu nasıl iş Hocam, karın öldüğünde bu kadar üzülmedin;
eşeğin öldü, bir haftadır karalar bağladın?
- Karım öldüğünde hepiniz; üzülme, sana yeni bir hatun
buluruz diye beni teselli ettiniz fakat hiç kimse yeni bir eşek
alırız demiyor..?

TAŞLAR ve KÖPEKLER



Nasreddin Hoca, bir kış günü şehre gitmek için yola çıkar. Her
taraf buz tutmuştur. Birden çevresini köpekler sarar. Taş
almak için eğilir. Ama hangi taşa el atsıysa bir türlü yerinden
kıpırdamaz. Köpeklere bakarak:
- ‘Ey Allah’ım bu ne tuhaf memlekettir? Bütün taşlar bağlı,
bütün köpekler serbest!’

MUM



Hoca ahbaplarıyla sohbet ederken evinin ne kadar güneş
gördüğünden, hiç soba kullanmadığından bahsediyordu.
Arkadaşları onun bu soğukta anlattıklarına inanmadılar.
Hocayla takıştılar:
- Hocam, söylemesi kolay! Hele sen sabaha kadar köy
meydanında kalda görelim. Dayanırsan sana mükellef bir
ziyafet sofrası bizden, yok vazgeçersen bize bir akşam
yemeği senden. Hoca, kendine toz kondurmak istemez ve
öyle olsun der. Sabaha kadar köy meydanında buz keser ama
bozuntuya vermez. Sabah ahbaplarına:
- Ziyafet hazırlıklarına başlayın bakalım, der.
Adamlardan biri karşı çıkar:
- Hoca, Hoca! Yok öyle yağma! Sen bizim evin penceresindeki
mumdan istifade ısındın galiba… Hoca, her ne kadar olmaz
öyle şey; senin evin meydanın öbür ucunda dediyse de
kimseyi ikna edememiş. Oldu bittiye getirip akşam Hoca’nın
evine doluşmuşlar. Hoca da ne yapsın, geçmiş mutfağa…
Bekle bekle Hoca’dan ses yok. Bir de bakmışlar ki Hoca;
kocaman kazanın altına bir mum yakmış, elinde kepçe
karıştırıp duruyor. Misafirler:
- İlahi Hoca, bu koca kazanı o mumla nasıl kaynatacaksın,
sen bizi açlıktan öldürmek mi istiyorsun?
Hoca:
- Eee! Ben meydanın öbür ucundan mumla ısınıyorum da
şuracıkta bu kazan kaynamaz mı canım!

ÇARE


Nasreddin Hoca pazara giderken mahalleden şakacı biri
yanına gelip:
- Efendim, akşam uyurken fare ağzıma kaçtı. Bunun çaresi
nedir?
Nasreddin Hoca:
- Çaresi kolay, acıkmış bir kediyi                        yutuver!

YÜZÜK



Nasreddin Hoca yol üstünde çok değerli bir yüzük bulmuş.
Fakat kanuna göre; herhangi bir şey bulan kişinin çarşı
meydanında, bulduğu şeyi yüksek sesle üç defa duyurması
gerekiyormuş. Hoca, sabahın köründe çarşı meydanına
gitmiş ve bütün kuvvetiyle bağırmış:
- Çok değerli bir yüzük buldum! Üçüncüde insanlar çarşıya
doluşmuş:
- Ne söyledin ki Hoca? diye sormuşlar.
- Kanun üç defa bağırmamı istiyor. Dördüncü defa bağırırsam
belki kanunu çiğnemiş olurum. Fakat size bir şey
söyleyebilirim ki artık benim de bir pırlanta yüzüğüm var!

BALIĞIN BAŞI



Hoca, yolculuk sırasında mola verip bir handan içeri girer. Bu
sırada hana başka bir yolcu daha girer ve ikisi birden
hancıdan yemek isterler. Fakat hancı, yiyecek olarak sadece
tek bir balığın kaldığını söyler ve bunu paylaşmalarını önerir.
Bunun üzerine Hoca:
- Ben zaten balığın sadece başını yerim! der. Hancı bunun
nedenini sorar, Hoca da:
- Balık başı; zekayı arttırır, balık başı yiyen insan akıllı olur!
diye cevap verir. Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve
Hoca’ya:
- Balığın başını niye sen yiyormuşsun, ben de balık başı
yemek istiyordum!” der. Hoca da itiraz etmez ve balığın
gövdesini mideye indirir, karnını bir güzel doyurur. Diğer yolcu
ise sadece balığın başını yer ve yarı aç yarı tok Hoca’ya
çıkışır:
- Sen koca gövdeyi yedin karnını doyurdun, ben sadece kafayı
yedim aç kaldım! der. Bunun üzerine Hoca:
- Bak, nasıl da hemen akıllandın!

FARZ




Günlerden bir gün Nasreddin Hoca’nın evine birbirinden obur
üç molla misafirliğe gelmiş. Hoca, önlerine ne yemek
koyduysa silip süpürürlermiş. Öyle ki; kaplarda yemek bitince,‘sünnettir’ diyerek ekmekle iyice sıyırırlarmış. Bu sırada odaya
Hoca’nın oğlu girmiş. Mollalar, biraz da Hoca’yı hoşnut etmek
için;
- Aman ne güzel çocuk! Adı ne bunun? diye sormuşlar. Hoca;
- Adı Farz’dır, demiş. Mollalar şaşırarak birbirlerine bakmışlar:
- Bu ne biçim isim Hoca Efendi? Şimdiye kadar böyle bir isim
hiç duymamıştık!
Hoca, taşı gediğine koymuş:
- Yaa, Sünnet diyeyim de onu da yiyin!

YA BENİM YEMEĞİM?



Nasreddin Hoca, köyün birinde vaaz vermektedir. Laf
arasında, Hazreti İsa’nın göğün dördüncü katında olduğunu
söyler. Vaazdan sonra, bir kadın Hoca’ya yanaşıp;
- Hazreti İsa, orada ne yer ne içer? diye sorar. Bu
münasebetsiz soruyu duyan Hoca’nın da tepesi atar:
- “Ey hatun, köyünüze geleli kaç zaman oluyor; benim ne yiyip
içtiğimi sormuyorsun da Allah’ın peygamberini mi
soruyorsun!..”

26 Ekim 2014 Pazar

Pembe Panter


Temel oyuncakçı dükkânına geli-
yor, tezgâhtara diyor ki: 
-Bir Pembe Panter istiyorum. 
Tezgâhtar raftan Pembe Panter’i indiriyor, Temel’e veriyor. 
Temel bakıyor Pembe Panter’e 
“uşağım, bunun  başka rengi yok mudur da”

Spikerlik Seçmeleri



Bir gün Konya’da spikerlik seçmeleri yapılıyormuş. Ortalama yüz kişi katılmış. Yarışma başlamış yarışmadaki herkese küçük yazılar okutturmuşlar.
Konyalılar “k” harfine “g” diyorlar diye(mesela ”gonyalıyım” )herkesi elemişler. Sadece iki kişi kalmış, aslında onlarda g diyormuş ama onların yazılarında şanslarına k harfi geçmiyormuş.Bu ikisini bekleme odasına almışlar ve ne içersiniz diye sormuşlar.Bir tanesi:
- ben gola alayım,demis Onu da elemişler. Öteki de hemen aklından 
demek g diyenleri eliyorlar” demiş.
Bu sırada adam sormuş. Peki siz ne alırsınız? Cevap:
- Ben bir kazoz alayım

Arkeolog


Temel, Fadime’yi balayında Mısır’a götürmüş, piramitlerin birini gösterip:
- Bak Fadime bu tam 3001 yillik, demiş
Fadime’de saskinlikla :
- Nasil böyle eminkonuşup 3001 yil diyebiliyorsun ? demiş
- Geçen sene de gelmiştim ben buraya, rehberimiz o zaman 3000 yillik olduğunu söylemişti.

Kizgin demir

ikinci Dünya savaşı sırasında, Almanların esir kampında 
Yahudi bir esire,
- Hitleri ele geçirseydin ne yapardın? Diye sorulunca,

 Yahudi esir hiç düşünmeden,
- Kırk santimlik demir bir çubuk alıp, yarısını ateşte kor haline getirirdim. 

Sonrada soğuk tarafını kıçına sokardım, demiş.
- Niçin soğuk tarafını sokmak istiyorsun? 

diye sorulunca da, şöyle bir cevap vermiş Yahudi esir
- Sıcak tarafından tutup çıkarmasın diye.

Sosyal adalet


Bundan bir kaç on yıl önce genç bir Türk işadamı Güney Afrika’da
is gezisinde. Her şey umduğundan daha basarili ve çabuk gelişmiş.
Sözleşme bile imzalanmış. Dönüşüne tam bir gün var. Büyük Sinemalardan birinin önünden geçerken dikkatini “Ghandi” filmi çekiyor. Hani su bol Oscar’li uzun film. Hemen taksiden iniyor ve doğru gişenin önündeki kuyruğa. İnsanlar tuhaf tuhaf, bakıyorlar genç işadamına:
- Beydendi, siz yabancısınız galiba
- Evet, nereden anladınız?
- Burada beyazlar kuyruğa girmezler, onlar doğrudan gişeye gider
biletlerini oradan alırlar.
Adam biraz mahcup, tüm kuyruğu geçip gidiyor gişeye. Evet… Beyazlar için ayrı bir pencere:
-İyi günler efendim, bir koltuk rica ediyorum, arkadan ve ortadan
lütfen. Gişedeki kız şaşkın:
- Beydendi, siz yabancısınız galiba ?
- Evet, nereden anladınız?
- Burada beyazlar, koltukta degil, balkonda otururlar.
- Peki bir balkon lütfen. Adamcağız, balkonda filmi seyretmeye devam
eder etmesine de, Güney Afrika’da bizim sinemalar gibi uzun uzun aralar yok ki, sıkışır haliyle. Etraf karanlık, herkes filmi izliyor, dayanamaz ve ayağa kalkmaya karar verir. Tam kalkacak, yandaki sorar:
- Nereye beydendi?
- Hiiç… Tuvalete gitmem lazım..
- Beydendi, siz yabancısınız galiba ?
- Evet, ama nereden anladınız?
- Burada beyazlar, tuvalete gitmez ki, balkondan aşağı işeyiverirler. Adam şaşkın, tek güvendiği etraftaki karanlık. Balkonun korkuluklarına dayanır ve tam çisini ederken, aşağıdan bir zenci seslenir:
- Heeey sen yabancısın galibaaa…!!!
Adam iyiden iyiye şaşkın, karanlıkta ve sadece çisinden tanındığı
için ürkmüş…
Aşağıdaki devam eder:
- İnsan sadece birinin kafasına etmez ki, şöyle bir serpiştirir.
Bu memlekette sosyal adalet diye birey var!

Meslek



Küçük Temel’e ileride ne olmak istediği sorulur.
-Tohtor , ressam veya cam silicu olacağum.
-Daha kararlı değilsin yani?
-Yo karilaru çıplak görmeye kararliyum.

Yes-No


Temel ile Dursun bir gün ingiltereye giderler ve bir otele girerler.temel yorulduğu için Dursun”a
- “Ben yatayrum sen ne yapacaksun” der.Dursun
- “Bende dışarı çıkıyım biraz geziyim ama  burda herkes ingilizce konuşuyo biri bana bir şey sorduğu zaman ne diyeyim” diyince ,Temel
- “yes! dersin.” Dursun dışarı çıkar ve gezmeye başlar bir karete kursuna girip ringe çıkar 
Karete hocası Dursun”a ingilizce olarak
- dövüş yapalımmı der ve Dursun anlamadığı için dediklerinden
- “yes” der ve hoca bunu bir güzel döver.Dursun agzı burnu morarmış bir şekilde
 oteline döner ve Temel e
- “sen bana yes dersin demiştin dedim dayak yedim” der ve Temel atılır bu seferde
- “no!” dersin diyince türk tekrar karete kursuna gider ve 
yine ringe çıkar hoca buna ingilizce olarak
- “ulan sen daha akıllanmadın mı ?deyince” Dursun
- “no! “der ve yine dayak yer............

Dayak yemek istemeyrum



Bir Gün Temel İle Dursun Bir Otele Gitmişler. Oteldeki Bir Odaya Girmişler.Odada Sadece İki Katlı Ranza Varmış.Temel Dursuna Ben Altta Sen Üste Yat Demiş.Dursun Bu Dediğine Hayır Dememiş.Neyseki Yatma Vakti Geldi.Herkes Yattı.Odaya Hırsız Girdi.Ve Altta Yatan Temeli Dövmüş.Sonraki Akşam Bi Daha Hırsız Girmiş.Hırsız Hine Temeli Dövmüş.Temel Bu Sefer Dursuna Sen Altta Yat Ben De Üstte Yatim Demiş.Temelin Dediğine Tamam Dedi.O Akşam Gene Hırsız Girdi Demiş Ki Alttakini Çok Dövdük Biraz Da Yukardakini Dövelim Demiş.Bu Sırada Da Temel Yerini Değiştirdiği İçin De Dayak Yiyen Yine Temel Olmuş

Seninim



Yargıç, sanığı sorguya çekiyordu:
” Demek yüzüğü çalmadın da yolda buldun?”
” Evet efendim, yolda buldum. İnanmazsanız düşüren sahibine sorun!”
” Peki, sahibinin kim olduğunu biliyordun da, yüzüğü neden götürüp ona vermedin?”
” Verecektim ama… İçindeki yazıyı okuyunca vazgeçtim.”
” Ne yazıyordu yüzüğün içinde?”
” Ebediyen seninim, yazısı vardı efendim.”

Son Arzu



İdama mahkum olan Temel’e son arzusunu sormuşlar;
- “Penu oğlumin yanuna gömun!” demiş.
-”Ama oğlun yaşıyor!”
- “Olsun. Pen beklerum.”

Demirelin Namazi

 Demirel’e sormuş, ‘’Referandum oldu olacak, Türk iç politikasında üç köşe noktası ve bu üç köşe noktasında 3 isim var. Evren, Özal ve siz… Bu üç kişi üçgenin hangi köşelerine yerleştirilmeli? Siz bu üçgenin neresindesiniz?”Demirel bir hikaye anlatarak soruyu yanıtlamış. 

Fakir bir adam zamanla paraya, yalılara, her şeye kavuşmuş. Bir arkadaşına da bir gün dert yanmış, 
-‘Her şeyim var ama namaz kılmasını bilmiyorum’
Arkadaşı
- ‘O kolay’ demiş, ‘camiye gidelim. Yolda ben sana nasıl namaz kılınacağını anlatırım.’
Ve anlatmış.. ‘
-Hoca ne yapıyorsa sen de onu yap. Ayrıca ben sana ne yapıyorsam sen de aynısını hocaya yap.’Camide adam söylenenleri eksiksiz yapmış. Bir ara arkadaşı uzanmış, adamın hayalarını sıkmaya başlamış, adam da aynı anda hocanın hayalarını. Hoca ‘bırak’ diye çırpınıyor.
Adam -bırakmam’ ,diye çırpınıyormuş.‘
-Arkamdaki benim hayalarımı bırakmazsa ben de senin hayalarını bırakmam’Demirel hikayeyi şöyle bağlıyor:ÖZAL, EVREN VE BEN‘İşte üçgenin üç köşesindeki üç isim. Sayın Evren, Sayın Özal ve benim durumum böyle. Herkes birbirinin hayasını sıkmakla meşkul.

Kadinin Kaz i

"Demirel'e ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş....
Demirel de soruyu yönelten kişiye:
- "bak sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun" demiş. 
Demirel'in anlattığı fıkra şu:

Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü karakuşi adında bir kadı varmış. bir gün karakuşi kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var.... karakuşi kadı, fırıncıya:
- 'ben bunu aldım' demiş. kadıya itiraz edilir mi? fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş:
- 'hani bizim ördek?' fırıncı boynunu büküp:
- 'uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş. kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... gayrimüslim de peşinde kovalıyor...
bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış... sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak karakuşi kadı'nın karşısına çıkarmışlar. kadı sırayla sormuş...
ördeğin sahibi,
- 'bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikáyet etmiş.
karakuşi kadı, fırıncıya sormuş:
- 'ne yaptın bu adamın ördeğini?'
fırıncı
- 'uçtu' demiş.
kadı, kara kaplı defterini açmış:
- 'ördeğin karşısında tayyar yazılı. tayyar 'uçar' anlamına gelir. o halde ördeğin uçması suç değil' diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:
- 'her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla...
davacı:
- 'benim tek gözüm çıktı. şimdi ne olacak?' diye sorunca karakuşi kadı
- 'şimdi' demiş, 'fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
çocuğunu düşüren kadının kocasına da karakuşi kadı:
- 'tamam' demiş, 'karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. kadı dönmüş yahudi'ye:
- 'senin şikáyetin nedir bre?' yahudi bir süre düsündükten sonra ellerini açmış,
- 'ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'adaletinle bin yaşa sen, e mi !'
demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek, kıssadan hisse:
- ananı "öpen" kadı ise, kimi kime şikáyet edeceksin?.. bugün ülkedeki durum bu! agnadın mı?"

23 Ekim 2014 Perşembe

Deve neden affetmedi?





Adamın birisi ticaret yaparak zengin olmuş  sonunda yaşlanmış, ölüm döşeğine düşmüş.

Fakat bir türlü can veremiyor. Çocukları babaları ile ilgili herkesi çağırmışlar ve haklarını helal etmelerini istemişler.

Gelenlerin hepsi haklarını helal etmişler.

Fakat adamcağız yine perişan, çırpınıyor ama bir türlü ölemiyor.

Hikaye bu ya sonunda adamın hayvanlarını bile getirmişler, sorulmuş; 
onlar da haklarını helal ettiklerini bildirmişler.

Ama yaşlı adam yine ölemiyor.

En sonunda yaşlı bir devesi aklına gelmiş.

O deveyi de getirmişler. Deveye sormuşlar:

-Hakkını helal ettin mi?

-Etmedim! -

Yaaa, neden etmedin?

-Bu adam bize çok yük vurdu; affettim.

Aç bıraktı, affettim.

Kırbaçla canımızı yaktı affettim.

"Ama biz elli devenin başına bir eşeği getirdi ya,

işte bu yüzden bir türlü affedemiyorum bu adamı "...

22 Ekim 2014 Çarşamba

Medya ve temel



Temel bir gun hamama gider Herkezin uzerinde pestemal vardir ama temelin 
uzerinde bir gazete kagidi sarilidir .... 
Temel'e sorarlar 
- Temel hayirdir niye pestemal degilde gazete kagidi 
Temel cevap verir: 
- Oglum medya herseyi buyutuyor..